GÜNCEL

EN GÜZEL ÖĞRETMEN

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü… Bütün öğretmenlerimizin ve etrafındaki insanlara faydalı olan, yol gösteren herkesin öğretmenler gününü yürekten kutluyorum.

Abone Ol

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü… Bütün öğretmenlerimizin ve etrafındaki insanlara faydalı olan, yol gösteren herkesin öğretmenler gününü yürekten kutluyorum.

Bu anlamlı gün vesilesiyle Peygamber Efendimizin ümmeti için öğretmen ve bilge bir rehber olarak görevini nasıl icra ettiğinden, tebliğ metodundan ve ümmetine karşı samimiyetinden bahsetmek istiyorum.

Peygamber Efendimizin vaaz ve irşat çalışmalarında, insanlarla olan ilişkisinde hoşgörü, kolaylık, merhamet, nezaket ve yumuşaklık ön plandaydı. Bu durum Al-i İmran suresi 159. ayette de sabittir. “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.” Ayetin anlattığı hali doğrulayan bir hadise de vardır ki şöyle gelişmiştir: Yeni müslüman olduğu için namazda konuşulmaması gerektiğini bilmeyen Muaviye b. Hakem es-Sülemi, bir gün cemaatle namaz kılındığı sırada aksıran birisine “Yerhamukallah” deyiverir. Bu yersiz konuşmasından ötürü herkes ona sert bakar. Muaviye, “Eyvah mahvoldum! Ne bakıyorsunuz yahu, ben ne yaptım?” deyince bu defa namaz kılanlar, onu susturmak için elleriyle uyluklarına vurmaya başlarlar. Muaviye, oradakilerin kendisini susturmaya çalıştığını anlar ve susar, bu işin sonunu beklemeye başlar. Muaviye hadisenin sonunu şöyle anlatır: “Anam babam Rasulullah’a feda olsun! Ne ondan önce ne de ondan sonra Peygamber (sav) kadar güzel öğreten bir öğretmen gördüm. Vallahi beni ne azarladı, ne dövdü ne de sövdü. Namaz bitince sadece şunları söyledi: “Bu namazda insan kelamı konuşulmaz. Namaz ancak tesbih, tekbir ve Kuran okumaktır.” (M1199 Müslim, Mesacid,33; D930 Ebu Davud, Salat,166,167)

Peygamberimiz bu güzel hasletleri çevresindekilere de tavsiye eder, “Müjdeleyin nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın, zorlaştırmayın!” buyururdu. (M4525 Müslim,Cihad ve siyer,6; B69 Buhari,İlim,11)

Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah, Hz. Musa ve Hz. Harun’a hitap ederek, “Firavun’a gidin, çünkü o iyice azdı. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır ve korkar.”(Ta-Ha, 20/43-44) diye emretmiştir. Firavun’a bile yumuşak söz söylemek gerekiyorsa birbirimize karşı da aynı dikkat ve özeni göstermek hele ki öğretmen konumundaki birinin öncelikli görevidir.

“Vaaz etme/ öğüt verme” fiili K.Kerim’de bazen Allah’ın zatı için kullanılmış (Nahl, 16/90; Nisa, 47/58) bazen de O’nun gönderdiği peygamberleri için kullanılmıştır.( Araf 7/93; Lokman 31/13; Sebe 34/46) Öğüt verme, insanlar açısından çok önemlidir ki Peygamber Efendimiz bir hadisinde müslümanın Müslüman üzerindeki haklarını saymış ve haklardan birinin de “nasihat istediğinde kardeşine nasihatte bulunmandır” demiştir. ( M5651 Müslim, Selam 5; EM925 Buhari, el-Edeb’ül müfred, 319)

İnsanlara iyiliği öğretmek, teşvik etmek öyle önemlidir ki Peygamberimiz, “ Canım elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız ya da Allah size bir ceza gönderiverir de O’na dua edersiniz ama O duanızı kabul etmez.” buyurarak irşad görevinin ihmale gelmez bir sorumluluk olduğunu açık bir şekilde ifade eder.

Peygamberimiz tüm hayatı boyunca insanları Allah’a çağırmış ve çok özel bir nesil yetiştirmiştir. Öyle ki her biri gökteki yıldızlar gibidir. Hiç şüphesiz başarısındaki en büyük etken, insanlara inanmadığı ve yaşamadığı hiçbir şeyi söylememiş olmasıdır. Anlattığı, öğüt verdiği her şeye başta kendisi inanmış ve yapmıştı. K.Kerim’de “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” (Saff, 61/2) buyurulmaktadır. Ayrıca Peygamberimizin sahabilerinden Ebu’d Derda, “ Bilmeyene bir kere yazıklar olsun, bilip de bilgisine göre amel etmeyene yedi kere yazıklar olsun.” uyarısını yapmıştır. (KU44243 Müttaki el-Hindi,Kenzu’l ummal,221) Yine Hasan-ı Basri’nin talebelerinden Malik b. Dinar’da “ Alim, bildiği ile amel etmediği zaman onun vaaz ve nasihati, yağmur damlalarının yalçın kayadan kayması gibi gönüllerden silinir gider.” demiştir. (Gazali,İhya,1,63)

Peygamber Efendimiz, insanlara bir şeyler öğretirken muhataplarını tanımaya özen gösterir, onların duygularını, isteklerini ve birey olarak özelliklerini dikkate alırdı. İnsanların kusurlarını aramaz, ve yüzlerine de vurmazdı. Herhangi bir kişinin hoş olmayan bir haline veya sözüne şahit olduğunda “Bazılarına ne oluyor ki şöyle diyor veya yapıyorlar.” derdi. (D4788 Ebu Davud,Edeb,5) İrşad edeceği zaman en mühim olandan başlayarak tedrici bir sıralamayla insanlara sorumluluklarını bildirirdi. Bu uygulama kişilerin dini ya da ahlaki görevleri daha kolay yapmalarını sağlardı.

Peygamberimizin insanlara karşı tutumu hoşgörü, sabır, şefkat ve merhametten ibaretti. Enes b.Malik’in anlattığı bir hadiseye göre, Peygamberimizin arkasından yetişip, ridasından sert bir şekilde çeken bir bedevi, bu davranışı nedeniyle, O’nun mübarek boynunda iz yapmıştı. Sonra da Peygamberimizden bir şeyler istemişti. Bu davranışı karşısında Peygamberimiz ise ona bakıp, tebessüm edip bir miktar yardımda bulunmuştu. Bu küçük anektod bile O’nun güzel ahlakının, naif muamelesinin önemli bir örneğidir. Ayrıca Peygamberimiz verdiği vaazlarda insanlarda bıkkınlık uyandırmamaya, onların meşguliyetlerinin az olduğu zamanlarda öğüt vermeye dikkat de ederdi. Cuma günleri vaazı uzatmaz, hutbeyi kısa tutardı. (D1107 Ebu Davud,Salat,223,225; D1106 Ebu Davud, Salat, 223,225)

Peygamberimiz, gayet açık, tane tane, kelimeleri açıklayarak konuşurdu. O’nun bu özelliğine “cevami’ul kelim” denir. Yani az sözle çok şey ifade ederdi. Bazen de söz iyice anlaşılsın diye üç defa tekrar ederdi. (Buhari, İlim,30) Bazı durumlarda da bahsettiği konu çok önemli bir konu ise sayısı tespit edilemeyecek kadar çok tekrarda bulunurdu. (Buhari, Edeb, 6) Anlattığı konuyu kıssalarla zenginleştirir, dinleyene ümit verir, konunun akılda kalıcılığını sağlamayı hadeflerdi. (Müslim, Tevbe,46) Vaaz ve irşadda mescid merkez olarak belirlenmiş fakat çarşı, yolculuk, binek üzerindeyken bile kısaca her yerde ve gerektiği durumda bunu yerine getirmiştir.

Sonuç olarak, vaaz ve irşad, güzel olanı öğretmek, faydalı bilgi vermek tüm Müslümanların üzerinde bir borçtur. “Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz.” (Al-i İmran 3/110) ayeti bunun en açık göstergesidir. Demek ki her birimizin böyle bir görevi var ve bunu Peygamberimizin yaptığı gibi yapmak da bizi başarıya ulaştıracaktır. Çok değerli öğretmenlerimizi ve insanlara iyiliği, güzelliği öğretip tavsiye edenleri taltif eden, Hz.Ali’nin o çok bilinen sözleriyle yazımızı sonlandıralım; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Ne mutlu o öğretmenlere….

“Hadislerle İslam, 6.cilt, sayfa 559 ‘dan faydalılanarak yazılmıştır.”

ELİF DEMİRCİ

Uzman Vaiz Kdz. Ereğli Müftülüğü


Haber : Çiğdem Koç

Abone Ol