BARO'DAN 'İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLER GÜNÜ' MESAJI
Yayınlanma : 09-12-2012 | 15 : 54 37
Güncelleme : 09-12-2012 | 15 : 54 37
Zonguldak Barosu 10 Aralık İnsan Hak ve Özgürlükler Günü olması nedeniyle bir mesaj yayınladı.
Zonguldak Baro Başkanı İ. Kerem Ertem yayınladığı mesajda, “Günümüz dünyası, insanı esas alan siyasi, felsefi, hukuki, ekonomik modelleri daha başarılı kılmak çabası içindedir. Siyasi tutumlar, politik yaklaşımlar, felsefi değerler, hukuki metinler, uluslararası ulusal mevzuatlar, sosyolojik, teknolojik görüşler, insanın hayatının daha iyi yaşanmasına yönelik sözler, nutuklar, düzenlemeler içerir. Amaç bu yönde ise de, görünen çoğu zaman farklıdır. Bugün, dünya üzerinde, Mynmar'dan Mısır'a, Lübnan'dan Suriye'ye, Hindistan'dan Endonezya'ya, iç savaşlar ve çatışmalar, iktidarın el değişmesi mücadelesinden, etnik temizliğe varan nüfuz savaşları haline gelmişlerdir; insan hayatının korunması, insanın daha iyi bir hayat yaşaması amacı kitaplardan, sözleşmelerden çıkıp hayata girmelidir. Bütün bu ürperten, kan donduran yaşananlara inat, insanı temel alan gelişme, adalet, refah çabalarına hız vermek, çocuklar saflığındaki gibi barışı düşünmek gerekiyor. Modern dünyanın modern ülkeleri, kendi sınırları içindeki hak ve özgürlüklerin, sınırları dışında da takip etmek zorundadırlar. İnsan hakları ve özgürlüklerinin yaşanması, hayatın temel haklarını (hayat bütünlüğü, özgürlük içinde yaşama, mülkiyet) demokratik usuller içinde sistematik olarak temellendirmekle mümkündür. Başka ifadeyle, demokratik usullerin (sivil toplum, birey ve topluluk hakları, seçme-seçilme hakkı, siyasi örgütlenme imkânı vb.) yaşadığı toplumlar, insan hak ve özgürlüklerini tanıma, ulaşma-yaşama ve geliştirme alanlarında başarılıdırlar. Özellikle, yöneten-yönetilen ilişkilerinin şeffaf, kurallara bağlı, denetlenebilir, etkilemeye açık, talep etme yollarının açık olduğu toplumlarda, insan hak ve özgürlükleri ideale yakın yaşanır. İnsan hak ve özgürlüklerinin çatışma alanları başlığı altında yapılacak bir incelemede, karşımıza devlet- birey, toplum-birey, birey-birey çatışmaları çıkacaktır. Şu genel kabul edilen husustur ki; insan hak ve özgürlüklerine en güçlü müdahale devletten gelir, müdahale devletin her imkanı, kurumu, kararı ile pekala mümkün olduğundan, bu müdahaleyi engellemek adına “hukuk devleti” fikri yaşatılmaya çalışılır. Bugün, devlet birimlerinin, soruşturma, inceleme, karar süreçlerinin, “hukukun uygulanmasından daha ziyade, bürokratik usullerin ve geleneklerin uygulanmasına” öncelik tanıyan bir yapıya özendiği görülmektedir. İdari mekanizmalar kimi zaman “yargıdan karar alınmasının kendileri için yol göstereceğini” söylemektedirler. Ancak arzu edilen, mahkemelerin uygulayacağı mevzuat hükümlerinin idari mekanizmalarca da uygulanmasını beklemek olduğudur. Hukuk devleti, devletin her türlü uygulamalarından, sözleşmelerinden, karar alma süreçlerine ve kararlarına kadar geniş yelpazede, devletin (çünkü her türlü imkanı, personeli, maddi ve kolluk gücü vardır-olmalıdır da) hukuk kurallarına bağlı kalmasıdır. Elbette birey özgürlüğü, özel hayatın gizliliği gibi bazı hürriyetlerle kamu güvenliği zaman zaman çatışmaktadır; o zaman birey hak ve özgürlüklerinin yürürlüğü ile kamu güvenliği gerekleri arasında bir “denge kurulması” beklenir. Bugün, özellikle adil yargılanma (ki, buna beyaz yargılanma hakkı da diyeceğiz) hakkı, şüpheden sanığın yararlanması hakkı, özel hayatın gizliliğine izinsiz girmeme hakkı, mahkeme kararı olmadan elde edilen delilin yok sayılması hakkı, usulsüz elde edilen bulguların delil sayılmaması hakkı, kişilik haklarının zedelenmemesini beklemek hakkı, hukuki güvenlik hakkı, delil sunabilme hakkı, savunmanın kısıtlanmamasını beklemek hakkı, makul sürede duruşmalara çıkma hakkı, iddianamelerin anlaşılır olması hakkı ( iddianamelerin uzun olması anlamayı engeller), idarenin iş, eylem ve kararlarının gerekçeli olması hakkı, her türlü belgeye (idari ve yargısal soruşturmalarda) ulaşma hakkı, avukatın belge ve bilgiye ulaşma hakkının kısıtlanmaması, olağanüstü mahkemelerin kurulması yasağı, kanun önünde eşitlik hakkı gibi bir kısım hakların uygulanmasında sıkıntı, zorlama, problem ve eksiklik görülmektedir. Özellikle, beyaz yargılanma hakkı kapsamında olmazsa olmaz özne olan, savunma avukatlarının; sözlerinin kısıtlanması, konuşmalarının engellenmesi, mahkeme salonlarından çıkartılmaları, kolluk güçlerinin zorlamalarıyla adliyelerde şiddet görmeleri, müvekkilleriyle yaptıkları görüşmelerin dava konusu haline gelmeleri gibi olumsuz uygulamalar temel hakların kullanılmasını engellemektedir. Aslında, hayatın demokratikleşmesi (siyasette karar alma ve kararı uygulama süreçlerinin şeffaflaşması, siyasi parti organlarında seçim ve aday belirleme işlemlerinin üyeler bazında yapılması, siyasetin finansmanının mali açıdan desteklenmesi, meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinin etkinliklerinin kolaylaştırılması, hak ve özgürlüklerin esas, kısıtlanmasının zor, istisnai ve gerekçeli olması vb.) “insanı yaşatmakla, devletin, hukukun, medeniyetin yaşatılmasının doğru orantılı olduğuna dayalı insani bir yönetim anlayışının” izdüşümüdür. İnsanın hayat ve vücut bütünlüğünün sağlanmasından, ihtiyaçlarının giderilmesine, eğitim alma hakkının eksiksiz kurulmasından kültürel hayatının seçeneklere kavuşturulmasına, beyaz yargılanma hakkından dilekçe verme ve bilgi alma haklarının kullanılmasına, birey ve toplumsal haklarının hukukun güvencesi altında sunulmasından, kendini tanıma ve geliştirme imkânlarının sağlanmasına kadarki bütün girişimler çağımızın temel işlerindendir. Hak ve özgürlükler katalogu geniştir, geliştirilmesi müsaittir, mahkemeler ve idareler, karar alma süreçlerinde insan hakları müktesebatlarına pekala uygun davranabilirler. Bizce, hak ve özgürlükler modern insanın hayat sigortasıdır. Her düzenleme bu esas üzerinde yükselmelidir. Elbette hak ve özgürlükler dünyasında, sorumluluklar da vardır. Ödevler, hak ve özgürlüklerin kapsamını daraltamaz, kanunla konurlar ve yorumla genişletemezler. Bu haliyle ödev hukuku, insan hayatını kısıtlayan ve sınırlayan değil; dayanışma, yardımlaşma ve toplum hayatının sürekliliğini sağlamak adına gerekli olan işlerdir. İnsan hak ve özgürlüklerinin bireyler ve toplum tarafından bilinmediği bir gerçektir. Bu açıdan, İnsan Hakları Kurullarının oluşması, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru almaya başlaması, bu konuda sivil kuruluşların çalışmaları göz önüne alındığında, sevindirici gelişmeler yaşanmaktadır. Ancak, daha sivil, daha halk içinden, tamamen mesleki tabanlı bir izleme kurulunun oluşturulması ihtiyacı ortadadır. Bu bakımdan, yukarıda özetlediğimiz süreçler ve değerler bütünü nazara alındığında, Baro olarak “insan hak ve özgürlükler izleme ve raporlama komisyonu” oluşturmaya karar verdik. Hiç şüphesiz, insan hak ve özgürlüklerinin tanıtılmasından, hak ve özgürlüklerle ilgili gelişen süreçlere, değerlere, hak ve özgürlüklerin ve sorumlulukların gündelik hayattaki yansımalarından, ihlallerin biçimlerine ve engellenme yollarının tespitine, ortak çalışmalara, eğitim-öğretim mekanizmalarına katkı vermeye, raporlama, ilgili birimlere ulaşmaya kadar birçok çalışmaya imza atmak üzere bu kurulun kurulmasına karar verdik. Bu kurulun yanında Kadın Hakları ile ilgili önemli ve kalıcı çalışmaları bulunan Kadın Hakları Komisyonumuz, bundan sonra da alanındaki çalışmalara hız verecektir. İnsan hak ve özgürlükler gününü kutlar, esenlikler dileriz."
Haber :
Bu Haber 1274 defa okundu