VAİZE DOĞAN DEĞİŞİM RADYO'DA "İSLAM VE ENGELLİLER" KONUSUNU ANLATTI
Kdz Ereğli Müftülüğü Vaizelerinden Sümeyra Doğan, İslam'da engellilerin diğer insanlarla eşit değerde olduğunu bildirdi. Doğan, "İmanın şartlarından biri hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmaktır. Engellilik halini tevekkülle karşılayabiliyorsa bu kişi Allah katında çok daha kıymetli oluyor" dedi.
Doğan, Dünya Engelliler Günü dolayısıyla Değişim Radyo'da yayınlanan Çayımın Şekeri programında Radyo Programcısı Elif Yapıcı'nın İslam'da Engellilere ilişkin sorularını yanıtladı.
Vaize Doğan, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni bitirdikten sonra vaize olarak hizmet vermeye başladığını söyledi.
Öncelikle İslam'ın insana bakışının değerlendirilmesi
gerektiğini ifade eden Vaize Doğan şöyle konuştu:
"Allah-u Teâlâ "Allah katında en fazla değerli olan en fazla takva sahibi
olandır" diyor. Maalesef biz insanlar dünyalık geçici şeylere o kadar değer
veriyoruz ki, insanları da böyle değerlendiriyoruz. Allah-ü Teala ve
Peygamberimizin bakış açısı bundan o
kadar farklı ki. İnsan yaratılanların en şereflisidir. Engellilere Allah bir
sına vermiş, buna sabırla katlanabiliyorsa Allah katında daha da kıymetli kabul
edilir. Bir hadiste, peygamberimiz 'Bir kişiyi iki sevdiğiyle imtihan edersem
bu gözleridir, bu sınavı geçerse katımdaki yeri cennettir' diyor. Bu çok büyük
bir mükafat. Niye bu kadar büyük? Çünkü sıkıntısı büyük, ağır bir imtihan."
"ENGELLER İNSANIN KAFASINDA"
"Her an engelli olabiliriz. Bunu unutmamak çok önemli" diyen Doğan, toplumsal duyarlılık zorunluluğuna dikkat çekti.
Vaize Doğan şöyle devam etti:
"Elhamdülillah sağlıklıyız, yine de birçok şeye tahammül edemeyebiliyoruz. Oysa engellilerin sıkıntısı bizimkinin iki katı. Allah'a Lütfun da çok, sabrın da çok deyip imanını koruyabiliyorsa, mükâfatı da büyük oluyor. İmanın şartlarından biri hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmaktır. Engelini tevekkülle karşılayabiliyorsa bu kişi Allah katında çok daha kıymetli oluyor.
Engeller insanların kafasında. Çok sağlıklı insanlar bile bir yere gelemeyebilir. Ben başaramam diye bakınca hiçbir engeli olmasa da başarılı olamayabiliyor. Engelliler bile istedikten sonra neler başarabiliyor. Bunda ailenin desteği de önemli. Yavrularının yanında dururlarsa çocuklar her şeyi başarabilir.
Çocuğu sağlıklı verdiğinde Allah'tan da sağlıksız verdiğinde Allah'tan değil mi? Engeliyle dünyaya geliyorsa neden başıma geldi deyip isyana götürüyor insanı. İmanı tam olan insan Allah'ım senden gelen her şey kabulümdür diyerek tevekkül ve sabır gösterecektir. Sağlıklı doğan çocuk ölene kadar sağlıklı mı gidecek. Sağlığını yitirdiğinde bizim için değerini mi yitirecek.
Vah vah diyerek çocuğu da rahatsız ediyorlar, aileyi de rahatsız ediyorlar. Gözünde, bacağında bir sıkıntı olması onu bizden ayırıyor mu. Nice sağlıklı çocuklar var o kadar hayırsızlar ki. En büyük engel onlarınki. Ayette Kör, topal, sağır konuları geçiyor ama bu gözün Allah'ı görmemesi anlamına geliyor. Gözü dünyayı görüyor ama Allah'ın varlığını bilmiyordur. Hakkı Bilmiyordur. Bu insanların görmesi gerçek bir görmek midir?
Bunun yanında gözü görmeyip de Allah'ı görmüş, hakkı hukuku görmüş insan engelli midir? Allah inanmayanlar için 'Kördür, sağırdır, dilsizdir' der. Böyle olmaktansa evlatlarımızın imtihanlarına sabretmeliyiz. Rabbim tabii ki sağlıklı nasip eylesin ama daha önce de hayırlı bir evlat nasip etsin."
"PEYGAMBERİMİZ ENGELE BAKMAZDI"
Konuyu Hz. Muhammed'in hayatından örneklerle anlatan Doğan şöyle devam etti:
"Bir defasında peygamberimiz bir topluma İslam'ı tebliğ ediyor. Bu esnada Müslüman bir âma (gözleri görmeyen) içeri giriyor. Peygamber efendimize sorular soruyor. Müşrikler fakirle aynı ortamda bulunmak istemiyorlar. Müşrikler bundan rahatsız oluyor. Peygamberimiz de o anda o insanları İslam'a kazandırmak istediğinden âmâya başını çevirip müşriklerle ilgilendiği için Allah tarafından doğruca ayetle uyarılıyor. Ondan sonra bu âmâya 'Allah Teala'nın kendisi için beni azarladığı insan sana selam olsun' diye hitap ediyor. Peygamberimiz daha sonra bu kişiye devlet başkanlığı vekaleti bile veriyor. Peygamber efendimizin ölçütü yeteneği varsa ona bakıyor: Muaz bin Cemel'i Yemen'e vali atıyor. Bu kişi topaldır. Peygamberimiz o alanda kendisini yetiştirip yetiştiremediğine bakardı. Yetiştirdiyse engeli onun için önemli değildi."
"HANGİ PEYGAMBER RAHAT BİR HAYAT SÜRMÜŞ?"
Bu dünyanın zevk sefa yeri olmadığını vurgulayan Doğan, bu dünyanın bir imtihan yeri olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
"Bu imtihanlardan bir tanesi evladımızın, bizim engelli olmamızdır. Burada yapılması gereken sabırdır. Yaşadığımız sürece bir şeylerle imtihan edileceğiz. Büyük zatlar başlarına bir şey gelmediğinde 'Allah'ım beni unuttun mu?' dermiş. Peygamberlerin hayatlarını okuyoruz. Hangi peygamber rahat bir hayat sürmüş. Peygamberimiz anasız babasız hayata başlamış. Yedi evladından altısının ölümünü görmüş. Dünyada rahat bir hayat yok. Eyüp Aleyhisselamın bütün vücudu yaralanmış, her tarafı kurtlanmıştı. Sıkıntı varsa sabredeceğiz. Sıkıntı ne kadar büyük olursa olsun bu dünya ebedi değil sınırlı bir dünya. Sabır gösterilirse mükafat kazanır, ahireti kazanır.
Sabırsızlık gösteren de katlanmak zorunda. Ama hem bu dünyayı kötü geçirmiş olacak, hem ahiretini kaybedecek. Engelimizi kabullenip bununla yaşamayı öğrenmeliyiz. Kesinlikle engel değil, kafasına koyduktan sonra her şeyi yapabiliyorlar. Atletizm yapan ortopedik engelliler var. Görme engelliler her yere gelebiliyor. Önemli olan kendini kabul etmek, toplumun da bu insanları kabul etmesi. Belki biz dünyada ona acıyoruz ama ahirette de o bize acıyacak. Ah bu dünyada acıyarak baktım ama asıl acınacak benmişim diyeceğiz. Bu dünya bir imtihan, her an bizim de başımıza gelebilir."
Doğan, "Peygamberimiz iki şeyi kaybetmeden kıymetini bilin diyor, birincisi zaman, ikincisi sağlık. Sıhhatimizin kıymetini bilelim. İstekler hiç bitmez. Halbuki hamdetmesini bilmemiz lazım" diyerek sözlerini tamamladı..
Haber : Değişim Haber Merkezi
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor