“MAĞDURLARIN YÜZDE 95’İ KADIN VE ÇOCUKLAR”
“MAĞDURLARIN YÜZDE 95’İ KADIN VE ÇOCUKLAR”
Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik Ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Doktor Öğretim Üyesi Fatma Zehra Ünlü Kaynakçı, panelde yaptığı açıklamada dünyada her üç kadından birinin şiddet gördüğünün altını çizerek, “Aslında kadın-erkek, dini, dili ırkı fark etmeksizin, eğitim seviyesi ne olursa olsun, hangi sosyo-ekonomik kültüre sahip olursa olsun, şiddete maruz kalabilir, mağdur olabilir. Erkekler de şiddete uğrasa da, mağdurların yüzde 95’i kadın ve çocuklar. Failler de çoğunlukla erkek” dedi.
Karadeniz Ereğli’de, İlçe Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüğü tarafından “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” kapsamında panel düzenlendi.
Zübeyde Hanım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Konferans Salonunda düzenlenen panele, Kdz. Ereğli Kaymakamı Mehmet Yapıcı, Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Soner Yavuz, İlçe Emniyet Müdürü Hasan Ünlü, İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Aksoy, İlçe Sosyal Hizmet Merkezi Müdürü Deniz Peker, daire müdürleri, öğretmenler ve öğrenciler katıldı. Panel öncesinde saygı duruşunda bulunuldu, İstiklal Marşı söylendi.
PEKER: “KADININ SAYGINLIĞINI VE İTİBARINI KORUMAK BİR İNSANLIK VAZİFESİDİR”
Karadeniz Ereğli Sosyal Hizmet Müdürü Deniz Peker, açılış konuşmasında 25 Kasım’ın Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için uluslararası bir mücadele olarak ortaya çıkmasında, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde yaşanan trajik bir öykü bulunduğunu ve BM Genel Kurulunun, 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla 25 Kasım Gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar Arası Mücadele Günü olarak ilan ettiğini söyledi.
Peker, “Biliyoruz ki kadın ve erkek potansiyellerine göre, adilce, hak ettikleri yeri aldığı ölçüde refah toplumu inşa edilebilir. Şiddet bireyin fiziksel, psikolojik, cinsel veya ekonomik yönden zarar görmesi veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik baskıyı veya özgürlüğün keyfi engellenmesini içeren fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü, ekonomik her türlü tutum ve davranıştır. Kadına verilen değer, her türlü fayda ve beklentinin ötesinde insan haklarının bir gereğidir. Dolayısıyla kadının saygınlığını ve itibarını korumak bir insanlık vazifesidir” dedi.
KAYNAKÇI: “MAĞDURLARIN YÜZDE 95’İ KADIN VE ÇOCUKLAR”
Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik Ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Doktor Öğretim Üyesi Fatma Zehra Ünlü Kaynakçı, dünyada her üç kadından birinin şiddet gördüğünü söyledi.
Kaynakçı şöyle konuştu:
“Aslında saldırıya uğrayan kişi mağdur, şiddet suçunu işleyen kişi faildir. Aslında kadın-erkek, dini, dili ırkı fark etmeksizin, eğitim seviyesi ne olursa olsun, hangi sosyo-ekonomik kültüre sahip olursa olsun, şiddete maruz kalabilir, mağdur olabilir. Erkekler de şiddete uğrasa da, mağdurların yüzde 95’i kadın ve çocuklar. Failler de çoğunlukla erkek. Mağdurların bu özelliğinden dolayı biz böyle bir gün üzerinde duruyoruz.
Genç, kırsal kesimde yaşayan, eğitim seviyesi düşük olan kişilerin daha çok mağdur olduğu ifade ediliyor. Altını çizmek istiyorum, herkes mağdur olabilir. Mağdur TDK’ya göre haksızlığa uğrayan kişidir. Ama eğitim seviyesi düşüklüğü, sosyo-ekonomik düzeyin düşüklüğü gibi faktörler etkili olabiliyor. Bunlar istatistiksel bilgiler. Özgüven düşüklüğü etki edebiliyor. Bir de düşünce yapımız, eğer ki kadın olarak şiddeti, kıskançlığı, ‘sosyal medya hesabına kimi ekledin, bunu çıkarmalısın, evden çıkacak mısın, izin alacaksın,’ gibi söylemleri sevgi olarak algılarsak, bu da mağdur olma riskimizi arttırıyor. Çünkü çalışmalar gösteriyor ki kıskançlığı aşk ve sevgi olarak görmek, mağdurların özelliklerinden biri olarak karşımıza çıkabiliyor.”
“MAĞDUR KİŞİLER FAİLLERE BAĞIMLI KİŞİLER”
Bazı çalışmaların eğitim seviyesi yüksek kadınların da şiddete maruz kalabildiğini gösterdiğini ifade eden Kaynakçı şöyle devam etti:
“Ancak tutarlılığa baktığımızda eğitim seviyesinin önemli olduğu görüyor. Failin asıl amacı hükmetmektir, kontrol sağlamaktır. Kişi sizin üzerinizde ne kadar kontrol sağlarsa o kadar buna maruz kalabilirsiniz. Bu bize neyi getiriyor? Mağdurların özelliklerine baktığımız zaman duygusal ve ekonomik anlamda mağdur kişiler faillere bağımlı kişiler. Bir kişiye ne kadar bağımlılığınız artarsa, o şiddete o kadar maruz kalabilirsiniz. Bir diğer nokta, maalesef, aile içi şiddette bunu görüyoruz. İnsanın kendini en güvende hissettiği yerde de şiddet yaşanabiliyor. Kadınlarımız şunu yapıyor, değişecek, aslında hasta galiba, ondan böyle yapıyor, değişecek diyorlar. Şiddet bir suçtur. Maalesef değişim konusunda çok fazla umut etmemek gerekiyor. Çocukken şiddet gören kişiler –bu her zaman böyle değildir- şiddet gösterebiliyor. Başınıza gelmiş olabilir, bunu çocuklarınıza uygulayacağınız anlamına gelmez ama böyle bir ihtimalin farkında olmak gerekiyor. Bunun yanı sıra, işsiz olan kişiler, özgüveni düşük kişilerin şiddet gösterme eğiliminin yüksek olduğu belirtiliyor.
“ŞİDDET BİR HASTALIKTIR ŞEKLİNDE ETİKETLEMEK ASLINDA YANLIŞ”
Faile ilişkin, suçu işleyen kişide ciddi ruh sağlığı bozuklukları olduğu görüşünün yanlış bir algı olduğunu belirten Kaynakçı şunları söyledi:
“Bize çalışmalar gösteriyor ki, şiddet failleri arasında ruh sağlığı bozuklukları çok az miktarda var. Bu insanlar dışarıda çok naif, işlerinde kendilerini manipüle edebilen kişiler. Dışarıda çok iyidir, ama hâkimiyetini gösterebileceği durumlarda şiddet davranışını gösterebiliyorlar. Bunu bir hastalıktır şeklinde etiketlemek aslında yanlış bir inanıştır, bu bir suçtur. Bazen bu kişiler istediklerinde öfkelerini de kontrol edebiliyorlar. Ne zaman ki güç gösterebilecekleri bir ortam oluşuyor, o zaman güç gösteriyorlar. Bu kişilerin suçlama eğilimleri çok yüksektir. Sen şunu yaptığın için ben sana bu davranışta buluyorum, bu senin suçun derler. Mağdurlar aile bakanlığına başvurduğunda, acaba ben şunu mu yaptım, bu benim mi kabahatim, derler. Biz onlara şunu söylüyoruz. Sen ne yaparsan yap, maruz kaldığın şey normal değil, anormal bir durum, buradaki suçlu olan şiddet gösteren kişidir şeklinde ifade ediyoruz.
Mağdur kelimesini kullanıyoruz ama uluslararası terminolojide ‘Travmadan sağ kalan kişi’ ibaresi kullanılıyor. Kulağı tırmalıyor, ben hala mağdur kelimesini kullanmaktan yanayım ama bunları yaşamasına rağmen ayakta kalan kişiler için Travmadan sağ kalan kişi ibaresi kullanılıyor.”
Kaynakçı, sosyal hizmet anlamında mağdura yaklaşımlar konusunda da bilgi verdi.
PSİKOLOG KURT: “KADINA YÖNELİK ŞİDDET SADECE FİZİKSEL ŞİDDET DEĞİL”
Karadeniz Ereğli Devlet Hastanesi’nden Psikolog Savaş Kurt, çalışmaya başladığından beri bireysel terapiler yaptığını ve yüzde 85 oranında kadınların katıldığını belirterek, “Kadınlar daha zayıf, daha duygusal gibi şeyler bunu basitleştirir. Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel şiddet değil. Şiddetin diğer türlerinin de sonucu olarak insanlar bunu yaşıyor. Korunmaya çalıştığımız şiddet, deprem gibi, yangın gibi, dışarıda olan bir şey gibi olmadığını terapilerde daha iyi görüyoruz. Korunmak istediğimiz şey aslında kendi içimizde taşıdığımız şey. O yüzden bu kadar zor. Kadına yönelik şiddetten bahsediyoruz ve erkek olarak bunun bir parçası olma ihtimalimiz var. Mutlaka içimizden birileri bunun bir parçası oluyordur. Dolayısıyla bunu anlatırken veya konuşurken, bu şiddetin uygulayıcısı olduğumuz rolleri de anlamamız gerekiyor” dedi.
Panelde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Psikolojik Danışman Yasemin Özkan Kama, şiddete uğrayan mağdurların neler yapması gerektiği ve mağdurlara yönelik çalışmalar konusunda bilgilendirmeler yaptı.
Panel katılımcılardan gelen soruların cevaplanması ile sona erdi.
Haber : Ç.Koç - Ö.Cerrah
ETİKETLER : Yazdır