Kökü Mâzide Olan Âti Olmak
Kökü Mâzide Olan Âti Olmak
Bütün Müslümanlar bilir ki İslâmiyet’in ilk emri “Oku”dur. Tarihin seyri içerisinde bu emrin muhatabı olan Müslümanlar okumuşlar ve bunun sonucunda da Câbir b. Hayyân, Ebû Bekir er-Râzi, Harezmi, Kâşgarlı Mahmud, İbn Heysem, Uluğ Bey, Piri Reis, Ferazi, Ferganî, Birûnî, Nasîrüddin Tûsî, İbn Nefis, İbn Battuta, Evliya Çelebi gibi isimlerini buraya sığdıramayacağımız pek çok alim yetişmiştir. Bu yetişen alimlerin arasında batılıların Avicenna (bilginlerin hükümdarı veya filozofların prensi) diye isimlendirdiği Ortaçağ âlim ve düşünürlerinin ise “eş-şeyhü’r-reîs” şeklinde sıfatlandırdığı İbn Sînâ’nın ayrı bir konumu bulunmaktadır. İbn Sînâ dini ilimlerin haricinde özellikle felsefe ve tıp alanında yazmış olduğu eserlerle şöhret bulmuştur. Hatta tıp alanında yazmış olduğu el-Kânûn fi’t-Tıb (Tıbbın Kanunları) adındaki eseri yüzyıllar boyunca Batı’da ders kitabı olarak okutulmuştur. Nitekim doktor William Osler (ö. 1919) el-Kânûn fi’t-Tıb’ın diğer tüm tıp alanında yazılmış olan eserlerden uzunca bir süre boyunca tıbbın incili olarak kaldığını söylemiştir. Nizâmî-i Arûzî ise (ö. 552/1157 [?]) Çehâr Makâle adlı eserinde “Bukrat (Hipokrat) ve Câlînûs (Galen) şu an yaşamış olsalardı bu kitabın önünde secde etmeleri gerekirdi” diyerek el-Kânûn fi’t-Tıb’ın etkisini göstermeye çalışmıştır.
Türkiye’de 2013 yılında el-Kânûn fi’t-Tıb’ın yayınlanışının bininci yılı olması münasebetiyle bir çalışma yapılmak istenir. Türkiye’de İbn Sînâ’nın felsefesi hakkında konuşacak hocalar bulunur, Batı’ya etkisini anlatacak hocalar bulunur fakat İbn Sînâ’nın tıbbını konuşabilecek bir hoca bulunamaz. Hal böyle olunca yurt dışında İbn Sînâ’nın tıbbını çalışan kişiler bulunmaya çalışılır. Dünyada İbn Sînâ’nın tıbbını araştıranların yüzde doksan beşinin Yahudi olduğu gözlemlenmiştir. Sadece İsrail’in Tel Aviv Üniversitesinde dört tane İbn Sînâ’nın tıbbını araştırmış olan uzman doktorlar bulunur. Ayrıca İbrânice’ye çevrilmiş yüz on adet el-Kânûn fi’t-Tıb baskısı bulunur. Halbuki el-Kânûn fi’t-Tıb’ın bir tane bile Türkçe çevirisi bulunmamaktadır.
Bugün okullarımızda İbn Sînâ’nın ismi sadece “önemli bir İslâm düşünürü” olarak geçmektedir. Okullarımızdan İbn Sînâ gibi alimlerin, doktorların, filozofların yetişmesini istiyorsak eğer çocuklarımıza bu alimlerin hayatlarını aktarmak zorundayız. İbn Sînâ Batıyı zahiren etkileyen alimlerin başında gelmektedir. Batılı düşünürler İbn Sînâ’nın kendilerini pek çok alanda etkilediğini söylerlerken diğer pek çok İslâm alimini bu etkinin dışında bırakmaktadırlar. Mesela Dante (ö. 1321) İlâhî Komedya’sını yazarken Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin Risâletü’l-ġufrân’ı ile Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye’sinden faydalanmış fakat bunu hiçbir şekilde belirtmemiştir. Hatta İlâhî Komedya’nın Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin Risâletü’l-ġufrân adlı eserinin bir kopyası olduğu bile söylenmiştir.
Bugün bizlerin üzerine düşen vazife tarihi birikimimizden faydalanarak geleceğimizi inşa etmektir. Bugün dünyada var olan bütün büyük medeniyetlerin yapmış olduğu da budur. Hint medeniyeti, Çin medeniyeti ve İngiliz Medeniyeti gibi geniş bir tarihe sahip olan medeniyetlerin her alanda kendi medeni tasavvurlarını yansıttıklarını görmekteyiz. Bizlerde geniş bir tarihe sahip olan İslâm Kültür ve Medeniyetinden gurur ve iftiharla bahsedip bizlere bırakmış oldukları geniş külliyattan faydalanmak zorundayız. Bu hususta Yahya Kemal’in Ziya Gökalp’a verdiği cevap çok manidardır; Ziyâ Gökalp, bir gün yarı şaka yarı ciddi bir yolla Yahya Kemale:
Harabisin harabati değilsin,
Gözün mazidedir âti değildin.
Demiş bunun üzerine Yahyâ Kemal’de:
Ne harâbî ne harabatiyim,
Kökü mazide olan âtiyim.
Feyzullah ARAN
Kdz. Ereğli Müftülüğü Vaizi
Haber : Değişim Haber Merkezi
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor