KADINA ŞİDDETİ KINADI...
Bizi biz yapan değerlerin korunması ve güvence altına alınması ile insan hakları konusunda bir şeyler yapmış oluruz. Doğuştan farklı özelliklerle dünyaya gelmiş olmamıza rağmen eşit olduğumuz tek konunun insan haklarımız olduğunun farkına vardığımızda; başta şiddet olmak üzere pek çok problemimizi çözebiliriz. Hak ve adalet gibi özümüzde bulunan değerler toplum tarafından güvence altına alındığında bizler şiddete karşı amacımıza ulaşmış olacağız. Kadına yönelik şiddet, cinsiyet ayrımcılığına dayalı bir insan hakları ihlalidir. Kadına yönelik şiddet dünyada ve ülkemizde; eğitim, ekonomik durum, yaş ve yaşadığı çevreye bakmaksızın tüm kadınların ve dolaylı olarak toplumun etkilendiği bir durumdur. Şiddet bir insan hakkı ihlali olması ile birlikte; bireyi, aileyi ve toplumu derinden etkileyen bir hastalıklı ruh halidir. Kadının maddi ve manevi her yönden zarar görmesine ve hayatını insani koşullarda devam ettirememesine neden olur. Toplumun geleceğini oluşturan kadınlar ne yazıktır ki, türlü olumsuzluklarla karşı karşıya gelmektedir. Şiddet toplumun her kesiminde farklı durumlarda meydana gelebilmektedir. Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır. Bütün kurallara rağmen haksızlık, adam öldürme, şiddet ve terör geçmişten günümüze farklı düzeylerde devam etmektedir. En önemlisi, uygarlık geliştikçe 'şiddetin azalacağı' yolundaki görüşlerin aksine, şiddet farklı boyutlarda ve yoğunlukta bütün dünyada yaşanmaktadır. Kadına yönelik şiddet ile ilgili medyaya yansıyan haberlerin; konunun hassasiyeti sebebiyle kadınların yaşadıkları şiddeti ifade edemediğini biliyoruz.
Medeni toplumlarda 'şiddetin herhangi bir
nedeni olmaz, olamaz!' bizlerin vazifesi adaletli bireyin inşasındaki rolümüzün
de farkında olmaktır. Adalet bireyden başlayarak toplumun geneline yayılmazsa;
sonuçları itibariyle sadece şiddeti değil, her türlü hastalıklı tutumun
yaygınlaşmasına neden olur. Kadın ve şiddetin birlikte anılması artık
farkındalık oluşturmaktan ziyade; toplumun geleceği açısından olumsuz bir
duruma neden olmaktadır. Öncelikli olarak her çocuğun annesini güçlü görmeye
hakkı vardır. Ancak ekranlara yansıyan yüzüyle; şiddet mağduru kadın imajı ile
özlenen ve beklenen kadın imajını oluşturmanın mümkün olmadığı düşüncesiyle
hareket etmenin vaktinin gelmiştir. Şiddet bağlamında Kadına yönelik şiddetin
önlenebilmesi için toplumun her kesimine çeşitli sorumluluklar düşmektedir.
Başta Aile olmak üzere; devlet kademeleri ve medyanın önemli görevleri bulunmaktadır.
Bize düşen görev; pek tabidir ki bu mağduriyetleri ortadan kaldırmak olmalıdır.
Ancak bununla beraber iyi örnekleri toplumda yaygınlaştırarak; kadının
varlığına yaraşır temsil imkânını gözler önüne sermek asıl amacımız olmalıdır.
İyi örneklerin toplumda yaygınlaşmasıyla beraber kötünün kendine yer
bulamayacağı bir dünya düşüncesiyle yolumuza devam etmeliyiz. Kadın ve erkek
arasında yaşanan şiddetin hiçbir biçimde hoş görülmediği bir toplum oluşturmak
bizim elimizde" şeklinde konuştu.
Haber : İHA
ETİKETLER : Yazdır
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor