'BÜTÜN SAVAŞLARIN PERDE ARKASI ENERJİDİR!'
'BÜTÜN SAVAŞLARIN PERDE ARKASI ENERJİDİR!'
Zonguldak'ta düzenlenen "Taşkömürü Çalıştay"ında konuşan CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Enerji bütün dünya için önemlidir.
Bütün savaşların arka perdesine baktığınızda aslı enerji kaynaklarıdır. Petrol
yataklarını kim çalıştırıyor. Müslüman ülkelerinin ağırlıklı olarak yaşadığı
yerlerde yer altında olağan üstünlükle kaynaklar var. Kaynakları o ülkelere
işletmiyorlar, çalıştırtmıyorlar. Dünya savaşlarının çıkışlarına bakın enerji
kaynakları yüzüne çıkmıştır" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin "Enerji Politikaları" programı
kapsamında Zonguldak'ta "Taşkömürü Çalıştay"ı düzenlendi. Çalıştaya CHP Genel
Başkan Yardımcısı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra sivil toplum kuruluşu
temsilcileri, CHP'li milletvekilleri, belediye başkanları, akademisyenler,
partililer ve davetliler katıldı.
Çalıştayda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
Zonguldak'ta üretilen kömürün stratejik bir ürün olduğuna dikkat çekti.
Devletin stratejik ürünlerde kar zarar hesabı yapmadığını ileri süren
Kılıçdaroğlu, "Önemli bir toplantıyı gerçekleştiriyoruz. Benden önce
kömürle ilgili düşüncelerini aktaran önerilerini aktaran bütün arkadaşları
büyük bir dikkatle dinledim. Soruna aslında hepimiz vakıfız. Kömürün Zonguldak için
ne kadar değerli olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bazı ürünler vardır ki
dünya genelinde stratejiktir. Bazı ürünler vardır ki bölge genelinde
stratejiktir. Örneğin fındık Karadeniz için stratejik üründür. Çünkü başka bir
gelir kaynağı yok. Çay Rize için kömür Zonguldak için stratejik üründür. Burada
yaşayanların temel gelir kaynağını bölge ya doğal olarak ya da insan emeğiyle
kendisi yetiştirmektedir. Kömür ana geçim kaynağıdır. Stratejik ürünlerde
devletler kar zarar hesabı yapmazlar. İnsan geçim kaynağını sağlayabiliyorsa ve
elde edilen ürün onun geçimi için temel unsursa devlet kar zarar hesabı yapmaz.
Bu şu anlama gelmesin sürekli zara eder. Rasyonel davranmak zorundadır. Çünkü
sonuçta dokunduğumuz kişi insandır. Stratejik ürünler dünya genelinde vardır.
Enerji kaynakları bütün dünyada stratejik üründür. 21 yüzyılda bir şey daha
var. İnsan beyni dünyanın en stratejik ürünüdür. Çünkü yaptığınız bir yazılım
dünya çapında kabul görüyorsa olağanüstü başarılara imza atmış oluyorsunuz.
Şimdi 21'inci yüzyılda bütün gelişmiş ülkeler en parlak beyinleri kendi
ülkelerine çekmek istiyorlar. Her türlü imkanı vereceğim, vatandaşlık mı
istiyorsun, para mı istiyorsun vereyim diyor. Bizim gibi ülkeler Hindistan, Çin
gibi ülkelerde düşünen beyinler genelde kalkınmış ülkelere doğru gidiyorlar.
Onların üniversitelerinde ders veriyorlar. Silikon vadilerinde katma değeri
yüksek ürünlere katkı veriyorlar" ifadelerini kaydetti.
"ENERJİ BÜTÜN
DÜNYA İÇİN ÖNEMLİDİR, SAVAŞLARIN ARKA PERDESİ ENERJİ KAYNAKLIDIR"
Müslüman ülkelerin yeraltı kaynaklarının zenginliğine dikkat
çeken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, enerjinin bütün dünya için önemli
olduğuna vurgu yaptı. Savaşların arka perdesinin enerji kaynaklı olduğunu
belirten Kılıçdaroğlu, "Enerji bütün dünya için önemlidir. Bütün
savaşların arka perdesine baktığınızda aslı enerji kaynaklarıdır. Petrol
yataklarını kim çalıştırıyor. Müslüman ülkelerinin ağırlıklı olarak yaşadığı
yerlerde yeraltında olağan üstünlükle kaynaklar var. Kaynakları o ülkelere
işletmiyorlar, çalıştırtmıyorlar. Dünya savaşlarının çıkışlarına bakın enerji
kaynakları yüzüne çıkmıştır. Almanya ile Fransa'nın yıllar yılı süren
savaşları, hep enerji kaynakları kim yakalayacak, kim sahip olacak diye
çıkmıştır. 1951 yılında Avrupa ülkeleri bir araya gelmiş Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğu'nu kuruyor. Kömür 1951 yılından sonra barışın gerekçesi oluyor. Hem
ekonomik hem siyasal açıdan bir paylaşma var. Bizde acaba bu kaynaşma bu barış
entegrasyonunun içinde nasıl yer alabiliriz kabul ederler mi etmezler mi diye
özel olarak çaba gösteriyoruz. Enerji kaynakları konusunda en dikkatli
liderlerden birisi de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Hem savaşı çok iyi bilir
en bilmediği alan ekonomidir. O nedenle ilk yaptığı iş İzmir'de İktisat
Kongresi'ni yapmıştır. Çünkü Gazi Mustafa Kemal bağımsızlığın ekonomik
zaferlerle taçlandırılmadığı zaman korunamayacağının bilincindedir. Ekonomik
olarak güçlü olursanız bağımsızlığınızı koruyabilirsiniz. Duyun-i Umumiye
çalışanı sayısı Osmanlı Maliye Bakanlığının çalışanlarından fazladır. Osmanlı'nın
bütün gelirlerine el koymuşlardır. Bu gerçeği Mustafa Kemal ve arkadaşları iyi
biliyorlar. 114 sayılı kanun, Zonguldak ve Ereğli kömür havzasında kömür
tozlarının amele yararına kullanılması amele derneğine verilmesiyle ilgili.
Kömür tozları var, para ediyor ama bu tozları ihaleyle satmayalım kömür
işçilerine verelim demişler. 28 Nisan 1921'de çıkan kanundur. Bu işçilerin
haklarını güvence altına almak için bugün Amele Birliği dediğimiz işçi
haklarını korumak için ilk sosyal güvenlik yasasıdır. Cumhuriyeti kuranlar daha
savaş meydanında İzmit işgal edilirken Türkiye Büyük Millet Meclisi kömür
havzası ve Zonguldak'a önem veriyor. 1921 yılında iki ayrı kanun çıkartıyor.
Şunun da bilincindedir Cumhuriyeti kuranlar. Eğer işçi haklarını korur ve
güvence verirseniz, en azından kömür bağlamında dışarıya olan bağlılığımızı
büyük ölçüde gidermiş oluruz. Arkasından demir çelik fabrikalarının kurulması
bu bölgede olağanüstü başarıların yolunu açmıştır. Bir örnek daha vermek
isterim. İlk uçak fabrikamızın temeli 1925 yılında Kayseri'de atılmıştır. 9 yıl
sonra Kayseri'den kalkan uçağımız Ankara'ya iner. Türkiye ihraç eden ülkedir.
1936 Haliç'te kendi denizaltımızı yapıyoruz. 1930 yılına kadar devletin bankası
yoktu. Kullandığımız paralar yabancı bankalarda basılırdı. İlk kez bu
topraklarda kendi paramızı Merkez Bankası'nı kurarak elde ettik. Kendi yakın
tarihimizi yeteri kadar bilmiyoruz. O milli kurtuluş savaşını verenler,
emperyalizme karşı mücadele edenler, Fransızlar geldi, kömür havzalarını işgal
etmek için. Neden başka bir yere gitmiyor. Çünkü kömür Zonguldak'ta var. Enerji
kaynağı Zonguldak'ta var. O zaman benim Zonguldak'a egemen olmam lazım diyor.
Enerji bütün kitleler ve devletlerin üzerinde durdukları çok temel bir
alandır" dedi.
"BİR DEVLET ENERJİ KONUSUNDA BAŞKA BİR DEVLETE YÜZDE 60
ORANINDA BAĞIMLI OLSUN"
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda kendi enerji
kaynaklarını kullanırken 1990 yılından 2015 yılına kadar olan süreçte enerji
ithalatının yüzde 301 arttığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Enerjide nereden nereye geldik. Cumhuriyetin
kuruluşunda birilerine muhtaç olmayalım diye kendi enerji kaynaklarımızı
kullanırken 1990'dan 2015'e enerji ithalatımız yüzde 301 arttı. Yerli enerji
üretiminin talebi karşılama oranı yüzde 48'den yüzde 24'e geriledi. Dışa
bağımlı bir enerji politikamız var demektir. Ham petrol ithalatı Türkiye'de
yok, ithal edeceğiz. Büyük bir kısmı Irak'tan geliyor. Enerji ithalatındaki
payı yüzde 36,9. Petrol ürünlerinin büyük bir kısmı Rusya'dan geliyor. Doğalgaz
Rusya'dan geliyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti enerji konusunda Rusya'ya
bağlıdır. Yüzde 60'a yakın, bir devlet düşünün dünyada örneği yoktur. Bir
devlet enerji konusunda başka bir devlete yüzde 60 oranında bağımlı olsun. Bu
da yetmedi Ruslar nükleer santral yapıyor. O da ilave edildiğinde yüzde
70-80'leri bulacak. Kazaen Rusya ile bir kavga etsek, Rusya doğalgaz vanalarını
kapatsa tir tir titreyeceğiz. Yanlış enerji politikalarının Türkiye'yi
getirdiği noktayı gösteriyor. Türkiye'nin sağlıklı bir tutarlı enerji
politikalarının olmadığını gösteriyor. Hiçbir ülke Türkiye Cumhuriyeti kadar
enerji konusunda bir devlete bu kadar yüksek oranda bağımlı değildir. Bu sizin
egemenliğinize verilebilecek en büyük zararın kaynağıdır. Doğalgaz kullanımının
yüzde 99'nu ithal ediyoruz. Ama aynı ülkeden değil. Çeşitlendirebiliriz. Ama
boru hatlarını döşemişseniz yüzde 90 oranında bağımlıysanız başka bir yerden
sizin doğalgaz alabilmeniz için yeni boru hattı döşemeniz gerekir. En fazla
kömür ithal eden yedinci ülkeyiz. En fazla doğalgaz ithal eden beşinci ülkeyiz.
Enerji ithalatına son iki yılda 2016'da 27 milyar dolar, 2017 yılında 37 milyar
dolar verdik. 10 milyar dolar daha bu milletin başına yıkıldı. 2018 'de
ödeyeceğimiz fatura bundan çok daha fazla olacak. Doğan çocuk doğduğu andan
itibaren hepimiz ödüyoruz. Aldığımız nefes hariç bunun parasını hepimiz
ödüyoruz. Çocuğa süt alırsınız, emzik alırsınız, dolmuşa binersiniz, iş
adamısınız işyeriniz var, işçisiniz, sanayicisiniz vergi ödersiniz. Bu paralar
kime nereye gidiyor. Buralara gidiyor. Son 15 yılda yurt dışındaki bir avuç
bankere ödediğimiz faiz 150 milyar dolar. Bunların büyük bir kısmı
Londra'da."
"EĞER SİZ YAKAYI
TEFECİYE KAPTIRMIŞSANIZ ARTIK ONLARDAN EMİR ALIRSINIZ"
Batı'nın yüksek teknolojili ürünler üretmeye yöneldiğini
hatırlatan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğer siz yakayı tefeciye
kaptırmışsanız artık onlardan emir alırsınız. Doları yükselt diyorlar,
yükseltmezsen para vermem diyor. Başka bir açmazımız daha var. Belli
sektörlerde yoğunluklu enerji tüketimimiz var. Bu sektörleri artık Batı terk
etti. Demir-çelik, çimento gibi sektörler. Batı ne yaptı bunları bize verdi.
Onlar 'biz daha az elektrik enerji tüketeceğimiz katma değeri yüksek ürün
üretip size satacağız' diyor. Cep telefonları hepimiz kullanıyoruz. Biz 5 tır
dolusu halı yaparız, o bir çanta cep telefonu getirir. Biz sattıklarımızdan çok
daha fazla para öderiz. Almanya, Fransa kömür ocaklarını kapattılar. Siz üretin
siz yapın diyorlar. Size 50 tane malzemeden veririz sizden daha fazla para
kazanırız diyorlar. Bizim yapacağımız katma değeri yüksek ürün üretmektir. Hem
enerjide hem ekonomide geriye giden ülke olursunuz üretemezsiniz. Üniversiteler
bilgi üretecek, üniversitesi bilgi üretmeyen bir toplumun katma değeri yüksek
ürün üretme şansı yoktur" dedi.
"İRAN
ÜNİVERSİTELERİNDE ÜRETİLEN BİLGİ SAYISI TÜRK ÜNİVERSİTELERİNİ GEÇTİ"
"Beni derinden
vuran bir gerçek var" diyerek sözlerine devam eden CHP Genel Başkanı
Kılıçdaroğlu, "İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı Türk
üniversitelerini geçti. Türkiye'nin kendisine yeni bir yol haritası belirlemesi
lazım. Bu işin tahammülü yok. Dışarıdan kömür ithal ediyoruz, Zonguldak'ta
üretiliyor. Neden, hangi gerekçe ile ithal ediyoruz. Sosyal devlet dediğimiz
bir kavram vardır. Hiç çalışmayana fakire devlet gider para öder. Sosyal yardım
diyoruz buna, ödesin. Hiç kimse açlıktan ölmesin. Kişi hem çalışıyor, hem
üretiyor, hem kazanıyor, Türkiye kazanıyor, efendim dışarıda ucuz bir oradan
getireceğiz. Bunun arkasında yatan gerçek Türkiye enerji lobilerine teslim
oluyor. Türkiye'de planlama yok. Şimdi devlet planlama teşkilatı tümüyle bitti.
Artık yok. Planlama örgütlerinin temel özelliği şudur. En çalışkan, hayatı ve
geleceği en iyi sorgulayan bunların sayıları 150 tanedir. Kimisi enerji, kimisi
ulaşım, kimisi kent yapılanması, kimisi ileri teknoloji herkes planlama yapar.
Türkiye'nin önümüzdeki 50 yılda tarımı, eğitim düzeyi, üniversiteleri, yolları
ne düzeyde olacak. Bunların planlamalarını yapan ülkeler lobilere teslim olmaz.
Hükumetler değişebilir ama devletlerin belli politikaları vardır. Ülkenin
çıkarları üzerine inşa edilmiş politikaları vardır. 2050 yılında nüfusumuz kaç
olacak. Bütün gelişmiş ülkeler bunu yaparlar. Biz yapmadığımız için iktidarı
yöneten lobiler oluyor. Geliyor birisi bakanın yanına oturuyor 15-20 kişi daha
yanına geliyor. Enerji ithal edelim diyor. Geleceği düşünmüyor. Peki Türkiye'de
çalışanlar, kent, Zonguldak ne olacak buralar. Uzun vadeli düşünülmediği için
insan unsuru gözardı edildiği için bu tür yanlış politikalar lobilere teslim ediliyor.
Bütün birikimlerimizi inşaat sektörüne harcadık. Bina bitince kimse çalışmıyor.
Ama fabrika kurarsanız en az 30 kişi çalışacak. İstihdam ve sürekli olacak.
sürekli kendisini yenileyecek. Lobilerin yönettiği bir ülke adam olamaz, egemen
güçlerin politikalarına teslim olur. Dolayısıyla siz gidersiniz Rusya'ya teslim
olursunuz. Nükleer santral kuruluyor. KDV hariç 13 cent. Biz çalışmayacağız.
Uranyum atıkları ne olacak belli değil. Enerji elektrik alacaksak oturur
pazarlığımı yaparım daha ucuza alırım. Ama ben sana nükleer teknoloji
öğretmeyeceğim sadece Rusları çalıştıracağım diyor. İtiraz eden var mı?
Hayır" şeklinde sözlerine devam etti.
"TÜRKİYE'NİN BÜYÜMESİ İÇİN YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜN
ÜRETMELİYİZ"
Kılıçdaroğlu,
"Türkiye'nin büyümesi için yüksek teknolojili ürün üretmeliyiz. Elektrik
üretim kapasitesiyle elektrik kullanımı arasında 2009'dan itibaren makas
açılıyor. Kapasite var ama üretim düşük. Hatlar kopuk, kontrol edilemiyor.
Enerji kaçakları var. Bu alan kontrol edilmiyor. Mardin'in köylerinde şu anda
elektrik kesik. Tarlalar sulanamıyor. İstanbul'da 1 milyona yakın ailenin
elektriği ve doğalgazı kesik. Ödeyemiyor. Geldiğimiz nokta dramatik bir
noktadır. Rusya'dan kömür alıyoruz, Amerika'dan kömür alıyoruz, Kolombiya ve
Güney Afrika'dan kömür alıyoruz. Zonguldak'ın altında bir servet var ama
buradan çıkartmıyoruz. İşçilerin ücretleri çok yüksek ve sendikalı. Bizim
düşüncemiz nerede bir maden işletmesi varsa orada mutlaka ve mutlaka sendika
olmalı" dedi.
"ŞEHİTLER, GAZİLER ARASINDA AYRIM OLMAZ"
Soma'da yaşanan maden faciası sonrası maden sektörüne
yönelik düzenlemeler yapıldığını hatırlatan CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, "Parlamentoya bir kanun geldi. Soma faciasından sonra geldi.
301 maden işçisi kardeşimiz hayatını kaybetti. Kanun geldi o günkü sıcak
atmosfer içerisinde. Dediler ki biz bunları şehitler gibi kabul edeceğiz. Her
bir hayatını kaybeden maden işçisinin çocuğunu devlete sınavsız alacağız.
2003-2014 diyorsunuz ya kardeşim ayrım yapılmaz. Şehitler arasında ayrım
yapılmaz, gaziler arasında ayrım yapılmaz. Çünkü bunlar canlarını bedel olarak
ödemişler. 15 Temmuz şehit ve gazileri için ayrı statü var. 35,40 derecede
terörle mücadele vermiş şehit ve gaziler için daha düşük statü var. Afrin'de
şehit düşenler ve gazileri için ayrı bir statü var. Hepimiz şehit ailelerinin
acılarını paylaşırız. Şehitler arasında ayrılık gayrılık olur mu? Madende iş
kazasında hayatını kaybetmiş. Şu tarihe kadar imkan sağlayacağım, şu tarihten
sonra imkan sağlamayacağım. Kabahat sende. Sen işyerini sağlıklı denetledin mi,
kontrol ettin mi? Hayır. Ne zaman kaza olur, insanlar hayatlarını kaybeder
ondan sonra devletin raporları ortaya çıkar. Orada insanın hayatı söz konusu,
işçinin hayatı söz konusu. Bizimle gelişmiş ülkeler arasında şöyle fark var.
Gelişmiş ülkeler önce risk analizi yapar. Elektriği, suyu, tahkim edilmesi,
aydınlatması, havalandırması bütün bunlar var mı yok mu? Kontrol edilir, test
edilir tamam ise işçi aşağıya indirilir. Bizde ise işçi aşağıya gönderilir,
patlama olur ondan sonra önlem alınır. O nedenle iş kazalarında dünya
birincisiyiz. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Yerin altında çoluğu var,
çocuğu var. Dolayısıyla ona iş güvencesi sağlaması lazım. Yaşam odası Batı'nın
bütün madenlerinde var. Bir şey olduğunda bu yaşam odası vardır. Plan Bütçe
Komisyonu'na geldi, pahalı diye olmadı.
İnsan hayatından daha değerli bir şey var mı? Ne pahalısı. Stratejik
sektörlerden birisi de savunma sanayidir. Savunma sanayinde kar zarara
bakılmaz. Onu Milli Savunma Bakanlığı alır. İster 10 milyon dolar olsun,
isterse 50 milyon dolar olsun, 'Çok pahalı oldu, bütçede para yok bunu alamam'
diyemezsiniz. Devletin bekası buralarda önemlidir. Aç bir toplum yoksul bir
toplum en büyük risktir. O nedenle biz ayrımcılığa karşıyız. Yer altında
çalışıp alın teri döken işçinin iş kazası sonucu hayatını kaybetmişse devlet
bir imkan sağlamışsa herkese sağlaması lazım. Az önce de söyledim. Yer altında
çalışan maden işçisi hepimizin görüp tanıdığı bir insandır. Bizim insanımızdır.
Orada siyasi bir ayrım yapılmaz. İlkeler konur, ilkeler çerçevesinde herkes
görevini yerine getirmiş olur."
"İÇERİDE KÖMÜR
VARKEN BEN NİYE YURT DIŞINDAN KÖMÜR ALAYIM"
Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun yeniden ayağa kaldırılması
gerektiğine ve kurumun memleketin kurumu olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu,
sözlerini şöyle tamamladı:
"Dünya enerjide nereye gidiyor. Önce kömür rezervlerini
tamamen kapatıyorlar. 2016 yılında Almanya yüzde 40'ı termik santrallerden
gelmesine rağmen Almanya 2022'de termik santrallerini kapatıyor. Almanya büyük
bir dönüşüm hayata geçiriyor. Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun (TTK) yeniden ayağa
kaldırılması lazım. TTK bir cumhuriyet, vatan, memleket kurumudur. Yeniden
ayağa kaldırılması lazım, yeniden kömür üretmesi, işçi istihdam edilmesi lazım.
Kesinlikle kömür ithalatının zorunlu olmadıkça yasaklanması lazım. Ne demek
ithal etmek, memlekette kömür var. Amerika'dan buraya kömür gelecek. Gemiye
yükleyeceksin, yüklemesi boşaltması var. Amerika'da yer altında çalışan işçi
burada çalışan işçiden daha fazla para kazanıyor. Bir transfer fiyatlaması
vardır. Dışarıdan kömürü 10 liraya alırsınız, ama gerçek alış bedeli 5
liradır.10 lirayı yurt dışına resmen gönderirsiniz, 5 lira satıcısına gider. 5
lira da sizin İsviçre'deki hesabınıza yatar. Buna transfer fiyatlaması denir.
Eski bir maliyeci olarak bunun sadece ülkemiz için değil bütün dünya geçerli
bir kavramdır. Transfer fiyatlaması, OECD'nin bütün raporlarında vardır.
Dolayısıyla bu konuya da dikkat çekmek gerekiyor. İçeride kömür varken ben niye
yurt dışından kömür alayım. Burada var zaten, 1.5 milyar ton kömürümüz var.
Bunu işlemek zorundayız. Önce bunu bir işleyelim. İşçimizi bir çalıştıralım.
Sonra başka şeyler yapmalı uzun vadede, bugünden onun adımını atmamız lazım.
İnsanlar nasıl geçinecekler bunu düşünmek lazım. Hazır Zonguldak'a gelmişken
hazır kömürden bahsetmişken tarihimizin önemli ismi var. Rahmetli Bülent
Ecevit. Onu da bu vesile ile saygıyla anıyorum. Bütün kömür şehitlerine,
gazilere, terörle mücadele edenler, Afrin'de hayatını kaybedenler bütün
şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı gazilerimize
şükranlarımızı sunuyoruz. Gazilerimize yeteri kadar sahip çıkmıyoruz."
"ULUSAL
MADENCİLİK POLİTİKAMIZ HAZIR"
CHP İl Başkanı Umut
Başoğlu'nun ardından konuşan CHP Genel Başkan Başdanışmanı Ahmet Akın, "Bizler
CHP olarak kentlerimizin büyümesi ve kalkınması için büyük çalışmalar
içindeyiz. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla akademisyenler
ve tüm taraflarla birlikte çalışarak oluşturduğumuz 'ulusal madencilik
politikamız' hazır. Ürettiğimiz politikayla sorunların hepsini çözüme
kavuşturacağız. Hiçbir sorun onu oluşturan bilinç seviyesiyle çözülemez.
Çözümün tek adresi CHP'dir" diye konuştu.
Genel Maden İşçileri Sendikası Ahmet Demirci de taşkömürü ve
Zonguldak'ın tarihsel sürecini anlattı. Demirci, "Son torba yasada
2003-2014 tarihleri arasında madenlerdeki kazalarda hayatını kaybeden
madencilerin şehit sayılmasını belirlendiği tarihlerdeki değişiklik talebimiz
kabul görmedi. Bu bizi çok üzmüştür. Biz GMİS ve madenciler olarak her fırsatta
Zonguldak Türkiye'dir, Türkiye'nin Zonguldak'a ihtiyacı vardır diyoruz. Bunu
her fırsatta anlatıyoruz. Bugün 7 bin 464 çalışıyor. Ülkemizin taşkömürü
ihtiyacı hızla artarken çalışan sayısı hızla geriledi. Zonguldak havzamızda 1.5
milyar ton taşkömürü rezervi var. Zonguldak maden havzasındaki taşkömürünün en
büyük özelliğinin koklaşabilir olmasıdır" diye konuştu.
TMMOB MMO Genel Başkanı Ayhan Yüksel de ülkenin ihtiyacının
yeril maden kaynaklarından sağlanmasına öncelik tanınması gerektiğini
vurgulayarak, "İnsanın ailenin ve toplumun gelişimi için en önemli ihtiyaç
üretimdir. Ülkemizde sanayi, tarım ve hizmetler sektöründe planlamadan ve
ulusal bir politikadan söz etmek mümkün değildir. Bu durum madencilik için de
geçerli değildir. Madencilik faaliyetlerinde de amaç insanın refahı ve
mutluluğudur. Kamu yararı öncelikli olarak göz önünden bulundurulmalıdır.
Madencilik sektörünün tüm alt sektörlerinde üretim artırılmalıdır. Söz konusu
üretim dış satım değil ülke sanayi sektörleri olmalıdır. Ülkemizin ihtiyacı yerli
maden kaynaklarından sağlanması öncelikli olmalıdır" ifadelerini kaydetti.
Zonguldak TSO Başkanı Metin Demir, "Her geçen gün
başarılı faaliyetlerini sürdürerek devletin üretime değer görmediği sahalarda
rödevans payı ödeyerek özel sektör faaliyeti her geçen gün devam etti. 2011
yılında özel sektör madencileri 5 bin 500 kişiyi çalıştıran toplamda 1 milyon
100 bin ton üretim yaparak TTK'nın üretimine denk bir üretim başarı elde
etmiştir. 2014'te elim bir Soma kazası oldu. Bunun bazı sonuçları oldu. Siyaset
kurumu toplumsal yaraya bir çare oluşturmak adına çalışma yaptı. İlk taslakta
'madenlerde çalışan yer altında çalışanlara iyileştirmeler yapılsın' dendi. İki
asgari ücret ve mesai saatlerinin kısaltılması söz konusu oldu. Bizler de
madenci kardeşlerimize yapılan her türlü iyileştirmeye varız dedik. Bu
getirilen uygulamalar önemli miktarda bizim maliyetleri değiştireceği için bir
talebimiz vardı. Makul karşılandı, özel sektöre oluşturacak maliyetlerin
karşılanmasıyla ilgili belli teşvik mekanizmaları vardı. İşçi kardeşlerimize
yapılacak iyileştirmeler yasalaştı ama özel sektöre olan yansımaların telafi
edilmesine yönelik tasarı çıkartıldı. Biz de bu koşullarda bu işin
yürütülemeyeceğini paylaştık. 2015 Nisan ayına kadar telafi düzenlemesinin
yapılmasını bekledik. Bir telafi düzenlemesi yapıldı. Bu süreçte 7 Haziran ve 1
Kasım süreçlerini yaşadık. 2 bine yakın çalışanımız var. Biz umutluyuz.
Zonguldak'ta özel sektör faaliyetlerinde eski günlere döneceğiz. Bunun için
bazı beklentilerimiz var. Bakanlıkla istişarelerimiz sürüyor. Bizim havzadaki
yöntem redevans tabir edilen bir yöntem. Bu yöntem artık bir ucube, içinden
çıkılamaz hale geldi" şeklinde konuştu.
Çalıştay, açılış konuşmalarının ardından ilk oturum ile
devam etti.
Haber : Değişim Haber Merkezi.İHA