Ayyıldız: "Şehirlerin durumu vahim!"
Ayyıldız: "Şehirlerin durumu vahim!"
TMMOB Şehir Plancıları Odası Zonguldak İl Temsilcisi Kamuran Ayyıldız, zorunlu ve yarı zorunlu göçlerle desteklenen kentleşme sürecinin, nüfusu aşırı şişen megapol ve metropollerle giderek boşalan orta ve küçük kentler tablosu ürettiğini, bu tablonun çağrıştırdığı ve yeniden ürettiği eşitsizlikler açısından vahim olduğunu bildirdi.
Ayyıldız, Dünya Şehircilik Günü dolayısıyla yayınladığı
bildiride, Türkiye kentleri ve şehirciliğinin ciddi sorunlarla yüz yüze kaldığını
öne sürdü.
Türkiye'de yaklaşık kırk yıldır olağanüstü hızlı bir
kentleşme yaşandığını ifade eden Ayyıldız şunları kaydetti:
"Zorunlu ve yarı zorunlu göçlerle desteklenen kentleşme
süreci, nüfusu aşırı şişen megapol ve metropollerle, giderek boşalan orta ve
küçük kentler tablosunu üretmiştir. Bu tablo, çağrıştırdığı ve yeniden ürettiği
eşitsizlikler açısından yeterince vahimdir. Ancak, kentlerimizin içinde
bulunduğu manzara -elbette- bununla sınırlı değildir. Ülkenin reel politik
gerçekliği, başka pek çok ülkeden daha çarpıcı bir biçimde, kendini kentsel
alanda ortaya koymaktadır. Bu reel politik düzlemdeki ihtilaflaşmalar ve
ittifaklaşmalar, somut olarak, -örneğin- yerel yönetimlerin kentlerin imarına
dair yetkilerinin, sık zaman aralıklarıyla, azaltılıp çoğaltılmasında kendini
göstermektedir. Bunun sayısız örneğini, şehircilik tarihi sayfalarında bulmak
kolaydır. Bu manzara, kentsel yaşamın asgari normlarını -adeta- yarı ütopik bir
mecraya sokmuştur. Örneğin, sosyal ve teknik donatıları, fiziksel altyapısı düzgün
işleyen bir kent yaşamı, -küçük bir azınlığın banliyö (uydu) hayatını gözden
ırak tutarsak,- ulaşılması için kararlı bir mücadele verme gerekliliğini ortaya
koyar hale gelmiştir. Yine, özel mülkiyetçi ideoloji tarafından, kamuya açık
mekanlar hedef olarak belirlenmiş; her biri mimari şaheser olan gökdelenlerin
arsası haline getirilmek istenmiştir. İnsanların kentsel servislere eşit
biçimde erişebilmeleri temel kentli haklarından birisi iken; bunun en önemli
aracı toplu taşım yatırımları çürümeye ve yağmur sularının insafına terk
edilmiştir. Bu konuda, kentlerimiz, ana ulaşım koridorlarının gerektirdiği
ulaşım yatırımının yapılması yerine, ulusaşırı firmaların teknoloji çöplüğü
olmak ya da karayolu ve otomobille ulaşım çıkmazı ikilemine sokulmaktadır. Bu
panorama içinde, tarihsel ve kültürel değerlerini koruyarak gelişen kentler,
düşsel yanı ağır basan bir projeye dönüşmüş bulunmaktadır. Kentler, bizzat
varlıkları ile, eşitsizlikleri derinleştiren ve yeniden üreten bir konuma
sürüklenmişlerdir. Sermaye ve politik üstyapının kısa vadeli çıkarları için
bile, tahrip edilen ve gözden çıkarılan yine kentler olmuştur, olmaktadır.
Kentlerimizin nasıl gözden çıkarıldığına dair pek çok açıklama bulunmaktadır.
Ancak, herhalde en çarpıcı olanı, imar afları yoluyla yasallaştırılan
kaçak yapılaşmanın sonucunda elde edilen -haksız- imar haklarıdır. Bu imar
haksızlıkları', kentsel mücadelelerin temel konularından biri olmak
durumundadır. Plan kararlarına aykırı yapılaşma, sel ve deprem gibi doğal afetlerin
felaket olarak yaşanmasına neden olmaktadır. On binlerce insanın yaşadığı
yerleşmeler, doğal afetler sonucu yok olmaktadır. Varolan eşitsizlikleri
derinleştiren kentsel mekan, kentlerin iç dinamiklerinden ve toplumsal
muhalefetin taleplerinden kaynaklanan bir inşaa süreci yaşamamakta; yukarıdan,
politik üstyapı kurumlarının aldığı kararların kentlerdeki tezahürleri daha
belirleyici olmaktadır. Bunun sonucu olarak, kentli bireylerin kendilerini
ifade edebilmelerinin mekansal altyapısı dahi, kent kültüründe kendine yer bulamamaktadır.
Burada, şehir plancılarının araçsallaştırıldığını
özellikle vurgulamakta yarar var. Şehir Plancıları ve onların demokratik meslek
örgütü olan Şehir Plancıları Odası, kentsel mücadelenin açık taraflarından biri
olmaya, daha etkili biçimde devam edecektir. Bu, yalnızca, genel politik bir
duruşu çağrıştırmamalıdır. Aynı zamanda, şehir planlama mesleğinin varoluşsal
temellerinin de kentsel mücadeleler içinde konum almakla ilişkili hale geldiği
unutulmamalıdır. Bu çerçevede, şehir plancılarının, kamuya açık mekanları,
kentlilerin ihtiyaçlarına denk düşen altyapıyı, otomobil ideolojisinin
hegemonyasına karşı toplu taşımı, tarihsel ve kültürel mirası, talep etme ve
koruma gibi mesleki-politik gündemleri bulunmaktadır. Şehir Plancıları Odası,
bu doğrultudaki gelişmeleri desteklemeye; aksi girişimlerin karşısına mesleki-toplumsal
bir muhalefet odağı olarak çıkmaya söz vermektedir."
Haber : Degisim Haber Merkezi