ADİL ATEŞ, GÜNDEM ÖZEL'E KONUŞTU
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Zonguldak Milletvekili Aday Adayı Adil Ateş, Gündem Özel'e konuştu.
Değişim, bölge gündemini tutmaya devam ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Zonguldak Milletvekili Aday Adayı Av. Adil Ateş, Gündem Özel programında deneyimli televizyoncu, haberci Ersen Berk Çelik'in canlı yayın konuğu oldu. Değişim Radyo'da gündemi değerlendiren Ateş, ayrıca Çelik'in gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Zonguldak Milletvekili Aday Adayı Av. Adil Ateş, siyasi hayatına başlarken karar vermekte zorlandığını belirterek, bu konuyu öncelikle ailesiyle görüştüğünü ve onay aldıktan sonrada siyasi hayata adım attığını ifade etti.
Eğilim yoklamasından daha iyi bir sonuç beklediğine de dikkati çeken Ateş, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Ben 1974 Almanya doğumluyum 1984 te babamın Maden ocaklarında daha fazla çalışmak istememesinden dolayı Türkiye'ye dönüş yaptık ve 1984 ten itibaren de Ereğli'de yaşamaya başladık, Tabi Almanya'da kaldığımız zamanda biz de köyümüze geldik. Köyde fındığımızı topladık tekrar geri geldik. Almanya'da kaldığımız süre içinde ülkemizden hiç kopmadık, tabi döndüğümüz zamanda adaptasyonu kolayca sağladık. Eğitimimizi Ereğli'de tamamladık.1993 yılında Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandık Eğitimimize orada devam ettik.1999 da göreve başladık. Avukatlığa başladıktan sonra da partimize üye olduk. Parti içinde değişik görevlerde yer aldık.İlçe seçim kurulu,Gençlik kolları son olarak ta 2004 yılında yapılan yerel seçimlerinde Belediye Meclis Üyesi olarak seçildik ve aday adayı olmak için de istifa etmek zorunda kaldık."
ADAY ADAYI OLMAYA
NASIL KARAR VERDİNİZ?
"İlk kararı verdiğimizde eşim karşı çıktı. Aileme çok zaman
ayıramayacağımın o da ben de farkındaydık. Konuyu enine boyuna tartıştık. Eşimle
ve kendi ailemle yaptığımız konuşma sonrasında artık aktif olarak bu görevde
yer almam gerektiği sonucu çıktı. Ben buradan eşime de çok teşekkür ediyorum. Kendisi
çok büyük bir fedakârlık gösterdi. 7 Haziran'dan sonra onlara daha çok vakit
ayıracağım, tabi bu durumdan en çok etkilenen oğlum oldu. Oğlum 10 yaşında tabi
7 Haziran'dan sonra ben yine evimin babası olacağım. Fakat siyasetten kopma
şansım yok."
ÖN EĞİLİM YOKLAMASI DEĞERLENDİRMESİ...
"Ön eğilim yoklaması partiye çok şey kattı, sonrasında da bana çok şey kattı. İlde ki delegelerle tüm şahıslarla tanışma fırsatım oldu, haliyle kendimi onlara daha iyi tanıtma şansım oldu. O nedenle bu durum benim için çok çok olumlu geçti. 30 günde partimiz dolup taştı. Bir hareketlenme oldu. Partimize bir zindelik geldi. Bu aşamadan sonra aday adayı olarak insanlar artık sizi merak ediyorlar kimdir bu adam diye bu süreç bu bakımdan benim için çok olumlu geçti. Kendimi çok iyi bire bir görüşerek tanıtmış oldum.
Aslında, ön eğilim yoklamasının tam bir bağlayıcılığı yok, yani bir ön seçim değil. Ön seçim olsaydı, hakim karşısında yapılacak ve çıkan sonuç partiyi, genel merkezi bağlayacaktı. Fakat partimizin aday belirleme yöntemleri belli. Kontenjan, merkez yoklama ve ön eğilim yoklaması. Ben sıralamada yer alır mıyımı Nisan ayından itibaren göreceğiz. Sıralamalarda yer alma şansım tabi ki var. Genel Merkez bölge dengelerini ve kimin kimden daha fazla faydalı olacağı hususunu değerlendirecektir. Sıralamada yer alma konusunda benim hala inancım devam ediyor ve mutlaka bir şekilde sıralamada yer alacağıma inanıyorum. 2. sıra kontenjan adayına ayrıldığı bildirildi. Şu anda ön eğilim yoklamasına göre 5. sırada bir Ereğli adayımız var. (Yaşar Balcı var) Buradan da Ereğli'nin ilk 3'te olmadığı konusu çıkar. Genel Merkez'in kontenjan aday adayları arasından bir değerlendirme yapıp, Ereğli aday adaylarından birini 2. sıraya yerleştireceği inancındayım. Çünkü, herkes Ereğli'yi tek, Alaplı'yı ayrı zanneder. Ama Ereğli ve Alaplı'yı yan yana getirdiğinizde 2,5 milletvekili çıkartacak kadar oy potansiyeli var. 2,5 diyorum da yarımını da çevreden tamamlarız artık. Olmadı 2 tane diyelim. 2 tane milletvekili çıkartma potansiyeline sahip bir bölgeyiz. Ereğli ve Alaplı'yı yok sayıp, ilk üçte yer vermemek bence partiye yapılacak en büyük kötülük olacaktır. Bu bölgenin insanından seçimlerde oy istenecek. Tabi ki, bölge insanı da kendi bölgesinden insanları ön sıralamada görmek isteyecektir. O nedenle kontenjan aday adaylarından Ereğli'den yani bu bölgeden bir tanesinin değerlendirilip, yerleştirileceğine inanıyorum.
Kontenjan adaylarının başka bölgelerden de aday gösterilebilecek imkânı var tabi. Kontenjan adayları konusunda en güçlü en zayıf gibi bir açıklama yapmam şuan için doğru değil. Tabi herkesin gönlünde yatan bir aslan var. Gerekirse sadece kontenjan adaylarının değil tüm aday adaylarının kontenjan sırasına yazılabileceğine değerlendirmeye alabileceğine inanıyorum. Ben partimi kişiye endekslemedim kimse ile kişisel kavgam yok benim en büyük artım da bu. Genel merkez hangi ismi uygun görürse biz onun arkasında yürümeye hazırız. Bence siyasetçi kavgacı olmamalı, kavganın sonucunda uzlaşma varsa kavga olsun ne için kavga sonuca ulaşmak için kavga ediliyor ama kavgaların çoğu sonuca ulaşmamak için bir kısır döngü yaratmak için yapılan kavgalar oldu çevremizde. Artık benim kavgam Ereğli olmalı.
Ben Genel Merkezin değerlendirme yaparken bölgesel değerleri de gözardı edeceğine inanmıyorum. Aday adayları arasından 2. sıraya Ereğli'yi temsil eden birine vereceklerine inanıyorum. Biz CHP olarak seçime hazırız. Hatta en hazır parti biziz diyebilirim."
NEDEN CUMHURİYET HALK
PARTİSİ?
"Biz aile olarak yıllardır CHP'liyiz. Başka bir parti asla
düşünmedim. Sol partiden başka bir partiye üye olma şansım yok. Böyle söylersem
daha doğru olur.
Seçim takvimi bize çok geç başlıyor. Biz halen daha aday
adayıyız, aday değiliz. Adaylar 7 Nisan da belirleniyor. Onun neticesinde 45
günlük bir zaman kalıyor. Bu çok kısa bir zaman, keşke bu süreç 1 sene
öncesinden başlasa. Avrupa Ülkelerinde
bu böyle 10 ay öncesinden başlıyorlar çalışmalarına. Bu yüzden 45 günlük süreç
çok az. Milletvekili seçilirsem bu bölgede yaşamaya devam ederdim. İnsanlar
seçtikleri insanı aralarında bir cenazede bir etkinlikte görmek istiyorlar. Eğer
insanları kendinize yaklaştırmasanız insanları kendinizden soğutursunuz."
SEÇİLİRSENİZ VATANDAŞ
SİZE HER AN ULAŞABİLECEK Mİ?
"Ben tutamayacağım sözler vermem. Şayet vekil olursam benim
aklımdan geçen şu; benim bu bölgede birkaç yerde irtibat bürom olacak. Şu an
burada bir irtibat bürom var. O aynı şekilde kalacak. Ben mümkün olduğunca o
ofise geleceğim. Geçmiş dönem belediye başkanımızın yaptığı şekilde halk
günleri düzenleyeceğim. Ayda bir olur 15 günde bir olur ama inşallah fırsat
bulursam haftada bir olur. Benim en büyük hayalim seçildikten sonra, köyleri
tek tek dolaşmak ve insanlara desteklerinden dolayı en azından bir "Sağ olun"
demek, sonrasında da insanların Ankara da değil de bana Ereğli'de ulaşmalarını
sağlamak istiyorum. Vatandaşımız bana telefonla da ulaşacak, köyünde de
görecek, mahallesinde de görecek, sokakta çay içerken de görecek."
MEVCUT ADAY ADAYLARI
İSTENİLEN KRİTERLERE UYGUN MU?
Uygunlar ki herkes aday adayı oldu. Bunları tartışmak benim
haddim değil. Çünkü bu anayasal bir hak. Kriterlere uygun olup olmadığını karar
verecek olan yine seçmenin kendisi. Benim bir aday adayı arkadaşımın
kriterlerini tartışmam hoş olmaz.
VATANDAŞIN PARTİ
OLARAK DEĞİL DE KİŞİSEL OLARAK SİZE BAKIŞ AÇISI NEDİR?
"İnsanlar gençleri görmeyi çok özlemişler. Ben birçok ilçe
teşkilatına ziyarette bulundum. Devrek'te kilimlide yemeklere katıldım.
İnsanlara birebir kendimi tanıttım. Ön eğilim yoklamasında desteklerini
istedik. Hepsinin ortak görüşü şu oldu; "Çok gençsin, çalış ve sakın yılma."
İnsanlar artık yeni
bir yüz görmek istiyorlar, gençlik, hareketlilik istiyorlar. Bu nedenle
gençliğimin vermiş olduğu avantajı orada yaşadım. Olumsuz bir eleştiriyle
karşılaşmadım. Aksine cesaretlendirici, güç verici sözlerle desteklediler. Bu
sözler de çok hoştu.
Bazıları politikayı meslek edinmişler. Bir geçim kaynağı
olarak görüyorlar. Alınan maaş beni ilgilendirmiyor. TBMM'yi iş yeri olarak
gören siyasilerimiz var. Çok uzun süre milletvekilliği yapmış olan abilerimiz,
büyüklerimiz var. Ama ben her zaman şunu söyledim. Benim mesleğim belli, ben
avukatım. Ve Allah'a şükür de kazancım ailemi geçindirecek kadar var.
Politikayı ben meslek olarak görmüyorum. Hizmet etmek için araç olarak
görüyorum. Herkesin hayali bakan, başbakan olmak. Ben de belki başbakan
olabilirim ama ben şunu olmak istiyorum. Ben parti büyüğü olarak kalmak
istiyorum. Zamanı geldiğinde kenara çekilip gençlerimizin önünü açmak istiyorum.
Onun verdiği manevi haz hiçbir makamda yoktur bence. Düşünün, koskoca parti
size bir parti büyüğü etiketini yapıştırıyor, gençler gelip size danışıyor.
Bence bunun verdiği manevi haz her şeyden daha değerli."
BİR MİLLETVEKİLİ
SİZCE KAÇ DÖNEM SEÇİLMELİ?
"Bence orada vekillik süresince verdiği hizmete bakmak lazım.
Eğer o insan gerçekten hizmet edebiliyorsa, partisine ve ülkesine faydalı
olabiliyorsa zaman koymak doğru olmaz. Ama bana göre en fazla iki dönem
yapmalıdır. Allah'ta bana o fırsatı verirse bende iki dönem yapmak istiyorum."
YATIRIM, İSTİHDAM,
YAN SANAYİ, SERMAYE?
"İşsizlikten göçü yaşanıyor. İnsan göçü önemli ama artık
sermaye göç etmeye başladı. Yatırımcı gelmiyor, gelmediği gibi de elimizde olan
mevcut yatırımcılar Bursa'da İstanbul'da yatırım yapmaya başladılar. Bu da
burada ki iş adamlarımızın kendi öz sermayemizi başka yerlere taşımasına sebep
olacak. Gelecekten en büyük kaygımda bu. Benim tanıdığım en az 15 iş adamı var.
Mesela Bursa'ya gittiğimde ben hiç yabancılık çekmiyorum. Bursa'da kapısını
çalabileceğim 10-15 tanıdığım var çünkü. Sermaye bu bölgeden çıktı, bu bölgede
biriktirildi, oluşturuldu. Eskiden hatırlasanız Zonguldak'ta ki dar boğaz,
Zonguldak'ta ki iş adamlarını ve sermayeyi Ereğli'ye taşıdı. Şuan Ereğli'de
Zonguldaklı onlarca iş adamı vardır. Zonguldak'tan batıya doğru kaçmaya başladı
sermaye, Ereğli'ye geldi ve 10 yıl kadar burada durdu. Ama Ereğli'de dar boğaza
girdiği zaman daha batıya kaymaya başladı. Herkes bir şekilde ayakta kalmak ve
çalışmak zorunda. Biz elimizdeki sermayeyi ve iş adamlarımızı da kaçırdığımız
an, onları tekrar geriye döndürmekte çok güç olacak. Çünkü adam orada
yatırımını yapmış, düzenini kurmuş olacak. Halk deyimiyle tezgâhını kurmuş
olacak.
Biz elimizdeki sermayeye ve iş adamlarına sahip çıkmalıyız.
Onlar bizim umudumuz, onlar yine istihdam sağlayacak. Onları da kaybedersek,
dışarıdan gelecek olan sermayeye muhtaç kalacağız. 2 yılda benim bildiğim
kadarıyla bin şirket kapandı ya da Ereğli'den ayrılmak zorunda kaldılar. Her
şirket ortama en kötü ihtimal 3 işçi çalıştırsa 3 bin işçi yapar. Yani 3 bin
kişi işsiz, ekmeksiz kalmış. Ki bu sayı üçün çok çok üstünde. Şimdi bir ofiste
bile 3'ten daha fazla kişi çalışıyor.
Bizim en büyük sorunumuz istihdamın yaratılması için yan
sanayi kuramamak. Erdemir'e dayalı bir yan sanayi kurulması gerekiyor.
Baktığımızda bölgemizde üretime yönelik çok az iş alanımız var. Buraya araba
fabrikaları da gelebilirdi. Öyle taleplerde oldu ama önü kesildi. Soba
fabrikası kurulabilirdi. En az 10-15 adama ekmek verebilirdi. Erdemir'in yan
sanayisi geliştirmemiz gerekiyor. Nasıl oluyorsa, nasıl bir el uzanıyorsa hep
önü kesiliyor bunların. Aslında bizim bölgemiz üvey evlat muamelesi görüyor."
YATIRIMCI, İŞSİZLİK, İSTİHDAM SORUNU NASIL DÜZELTİLEBİLİR?
"Devlet bunu görmeli artık. Düzce'nin gelişmesinde ki en büyük
etken teşviklerin verilmesi. Düzce, depremden sonra teşvik aldı. Vergi, SSK
indirimleri ve hatta bazı konularda muafiyetleri de var. Aynı teşvikler ve
muafiyetler, Ereğli ve Zonguldak'a da verilse buranında önünün açılacağına
inanıyorum. Ereğli bir sanayi kenti. Ve birçok insanın buraya gelmek için uğraş
vereceğine inanıyorum.
TTK'dan bahsettiniz. Bu maden kazalarından sonra Enerji
Bakanı'nın yaptığı ilk açıklama TTK'yı satmalıyız, elden çıkarmalıyız oldu.
Özelleştirme denildi ama o tam olarak özelleştirme değil aslında. Redevans
anlaşmasıyla devlet çıkan kömürden pay alarak özel sektöre devrediyor
madenlerini. O madenlerin şuanda kişiye satılması mümkün değil. Ama redevans
ile çıkan madenden pay alarak özel şirkete işletmesini devrediyor. Özel sektörün
amacı kar olunca, iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemlerinin alınması maalesef
biraz daha pahalı oluyor. Oradaki teknik aletlerin alınması ve bakımı çok
pahalı olduğundan bu işlem bir şekilde atlanıyor. Devlette çok etkin bir
denetim yapmadığından kazalar yaşanıyor. Maalesef işte dünde bir maden
kazasıyla bir işçimizi kaybettik. Ben işçimizin ailesine baş sağlığı diliyorum.
Allah sabırlar versin. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Ben bunu en iyi anlayabilecek
insanlardanım. Benim babamda madende çalışıyordu. Babam işten geldiğinde annem
geçmiş olsun derdi. Çocuktuk anlamazdık, annem neden geçmiş olsun dedi derdik.
Büyüdükçe anladık. Meğer biz babamı tabuta koyuyormuşuz sonrada sağ salim geri alıyormuşuz.
O günü atlattığı için geçmiş olsun denirmiş. Maden de kazanılan her kuruşun
helal para olduğuna inanıyorum. Çok zor bir iş.
TTK'ların yeniden ayağa kalması için yatırım yapılması
lazım. Devletin buraya el atması lazım. Devlet görmeli madenleri. HEMA'da 800
işçinin işten çıkarılmasının nedeni kar yapamamasıydı. Sonuç olarak özel sektör
kar amacı güder, devlet kar amacı gütmez. Devleti şirket gibi yönetirseniz
insanları mutlu edemezsiniz. İnsanlar bir mal değil. Devlet vatandaşlarımızın mutluluğu için,
onların doymasını sağlamakla yükümlü. Eğer ben devlete vergi ödüyorsam, bu
verginin bir şekilde bana geri dönmesini beklerim. Devlet, benim vergimi alıp
hazineye doldurmakla zengin olmaz. İnsanlar refah içinde yaşayamaz. Önemli
olanın, devletin bu vergileri eşit bir şekilde dağıtması gerektiğini
düşünüyorum. Eşit bir şekilde
dağıtılmazsa da gelir adaletsizliği doğuyor."
EREĞLİ DÜZCE'YE
BAĞLANMALI MI YOKSA İL Mİ OLMALI?
"Ben şimdiye kadar nerelisin diye soranlara hep
Zonguldaklıyız, Ereğliliyiz dedik. Ama Ereğli ayrı bir şeydir. Karadeniz
Ereğliliyiz. İlçe olarak postaya bile yazdığınızda postanın ulaştığı tek yer
Ereğli'dir. Ben hiçbir ilçenin bu kadar çok tanındığına inanmıyorum. Bazen
postaya Zonguldak bile yazmıyoruz, Ereğli yazdığımızda da yeterli oluyor ve o
posta geliyor.
Şöyle bir hesap var insanlar arasında. Zonguldak eskiden çok
büyük bir ildi. Karabük ve Bartın da Zonguldak'a dâhildi. Zonguldak'tan çıktı 3
il, Bartın, Karabük ve Zonguldak. Aslında hepsi aynı, aynı değerlere sahibiz.
Ereğli ve Alaplı'yı alıp Düzce'ye bağlamak şu anki senaryo. Bartın ve Karabük'ü
de Zonguldak'a bağlayıp büyük şehir yapmak. Bence bu çözüm olmayacaktır. Bazı
siyasi kuruluşların ayak oyunlarına alet olmak olur bu.
Devlet Düzce'ye verdiği payı Zonguldak'a da versin.
Zonguldak'ın ekonomisi şu anda çok daha kötü. Ereğli'yi Zonguldak'tan ayrı
düşünme şansımız yok. Bir bir bütünüz. Düzce'de bir deprem oldu. Acısını hep
birlikte yaşadık. Elimizden geldiğince de destek olmaya çalıştık. Ve o depremin
yarattığı sancıların atlatılması için devlet Düzce'de önlemler aldı. Zonguldak'ta
deprem yaşamadık ama ekonomik bir deprem yaşıyoruz. Ve bu depremin etkileri git
gide büyüyor. Devletin önlem alması lazım bir an önce. Devlet, Düzce'ye
sağladığı imkânların yüzde 50'sini bile sağlasa bu bile yeterli olacaktır, yani
sadece teşvik. Vergi, SSK gibi hatta gerekirse işverenlerin buraya gelmesi için
imkânlar sağlanmalı.
Limanımız var ama biz limanı etkin olarak kullanamıyoruz. Liman projesi ama yapılması için izin verilmiyor. Yani bir şekilde Ereğli'nin önü kesiliyor. Kasıtlı yada değil ama diğer bölgelerin gelişmesi için bu bölge feda ediliyor, gözden çıkartılıyor."
ERDEMİR'DEN YETERİNE FAYDALANABİLİYOR MUYUZ?
"Erdemir'den yeterince faydalanamıyoruz. Dünyanın her tarafında Erdemir gibi büyük fabrikalar, bulundukları yere ve sosyal etkinliklerine katkı sağlar. Yani orayı sosyal sorumluluk olarak görür. Erdemir özelleştirilmeden önce, kamu elindeyken ilçeye sosyal olarak daha çok şey katıyordu. İlçenin sosyal gelişmesi açıdan katkısı vardı. Şu an baktığımızda sasyal açıdan hiçbir katkısı yok. Bence Erdemir burada elini tasın altına koyup, ilçenin gelişmesi için hem sosyal hem de ekonomik tedbirler alması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, Ereğli büyürse, ekonomik olarak gelişirse Erdemir için de iyi olur. Erdemir de kendine kalifiye eleman isteyecektir. Kalifiye elemanlar ise ekonomik ve sosyal açıdan gelişmemiş yerlerde yaşamak istemez."
DAVALARDA GÖSTERDİĞİNİZ BAŞARIYI MİLLETVEKİLİ OLUNCA GÖSTEREBİLECEK MİSİNİZ?
"Ben davalarım da mümkün olduğunca, insanlara umut satmamaya çalıştım. Davayı almadan önce yaptığım görüşmelerde, davanın bütün artılarını, eksilerini anlatıp, insanlara her zaman bir tercih hakkı verdim. Bana gelen kişilere, dava şu şekilde gelişirse ben bu davayı kaybederim, şu şekilde olursa kazanırım, tercih sizin diyerek dava açalım mı açmayalım mı diye tercihlerine bırakırım. Ben hiçbir zaman insanlara bir para gözüyle bakmadım. Tabi ki para kazanamadığımız dönemlerde oldu ama o dönemlerde bile insanlara karşı hep dürüst oldum. İnsanlara hiçbir zaman umut satmadım. Çünkü en kolay iş zor durumda olan bir insana umut satmaktır. Böyle dönemlerde insanların duymak istedikleri şeyler vardır, ben onları çok iyi bilirim. Ama ben duymak istediklerini söylemem. Çünkü, bu sefer de o insanı kandırmış olurum. Umudu kendisine satmış olurum.
Milletvekili seçilirsem de tutamayacağım sözleri de vermek istemem. Çünkü ben bu bölgenin çocuğuyum. Halk arasındaki söylemiyle benim ölüm de dirim de bu topraklarda olacak. Dirim bu topraklarda, çünkü ben bu topraklarda ekmek yiyorum. Ölünce de her halükarda bu topraklara gömüleceğim. O nedenle benim bu topraklardan kopma şansım yok, ayrılma şansım da yok. Benim oğlum astım hastası. İstanbul'a doktora gittiğimizde doktorun ilk sorusu nerede yaşıyorsunuz? Oluyor. Ereğli dediğimde, orada Erdemir var, o bölgede yaşamak zorunda mısınız diye soruyor. Biz bu bölgede yaşamak zorundayız, başka şansımız yok. O nedenle insanlara veremeyeceğim sözler vermek istemiyorum. Sokakta insanlarla karşılaştığımda, bu insan bize umutlar verdi fakat karşılığını veremedi dedirtmek istemiyorum. Asla bir hayal kırıklığı yaşatmak istemiyorum."
AKP İKTİDARINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
"Ak Parti Hükumeti belki çok iyi şeyler yaptı gibi gözüküyor, Hastane yapıldı, yollar yapıldı deniyor. Hastane zaten sosyal devletin zorunluluğu yani insanların hizmet aldıkları yeri devlet hizmet ettikleri yeri yapıp bununla övünmeleri ben biraz basit görüyorum. Devlet buraya hastane yol yapmıyorsa kendi eksikliğidir. Hastane yapıldı ama hastaneye gidecek insan yok şimdi insanlar nerede gurbette. Yol yapmakla Hastane yapmakla siyasi iktidar başarılı olmuş sayılmaz. İnsanlara sağladığı hürriyet, refah durumları sağlandığında zaten bunlar insanlara sağlandığında hizmetler kendiliğinden gelecek. Siz insanlarınıza eşit gelir dağıtımı yapmazsanız insanınızı geçim derdi içinde önüne geçerseniz insanlar o zaman sadece benim karnım doysun yeter mantığı ile yaşamaya başlar. Bence Ak Parti İktidarı bölgemize çok faydalı olmadı.2002 yılında Ak Parti İktidara gelmeden önce İnsanlar daha fazla mutlu idi. Eşit gelir dağılımı vardı. Fakir şuanda daha da fakir, Zengin şuan da daha da Zengin oldu. İnsanlarımız maalesef Ak Parti iktidarı ile birlikte kanaatkâr hale getirdiler. İnsanların sadece karnını doyurmakla değil sosyal gelişimlerinin de sağlanabilmesi gerekiyor.
Ak Parti iktidarı gittiği an ülkede bir ekonomik kaos yaratılacak korkusu var ve bu şekilde algı oluşturuluyor. Biz bu seçim çalışmalarında köylere de gittik vatandaş iktidarın gidişatı ve durumundan mutlu değil. Biz bu dönem en az 3 milletvekili 4 ü de zorlayabiliriz diye inanıyorum. Köylerde ön eğilim yoklamasını vatandaşlara anlattık çok şaşırdılar, kendilerinin aday seçmelerine sevindiler. Cumhuriyet Halk Partisine olan güvenleri arttı.
Son olarak dün Maden ocağında şehit olan Mustafa Candan kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum, Mekânı cennet olsun. Birde Bu hafta İstiklal Marşımızın Kabulünün 94 üncü yıl dönümünü kutluyorum."
Haber : Değişim Haber Merkezi
ETİKETLER : Yazdır
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor